Facebook

Twitter

Copyright 2018 AloraNet.
Tüm hakları saklıdır.

(212) 219 19 24

Facebook

Twitter

Search

Menu

 

İcra Takiplerinin Durdurulmasının Maaş Haczine Etkisi

İcra Takiplerinin Durdurulmasının Maaş Haczine Etkisi

İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) m. 330 gereğince Cumhurbaşkanı tarafından icra ve iflas takiplerinin durdurulması ile birlikte mezkûr kararın hukuk âleminde doğuracağı sonuçlar, “2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile İcra ve İflas Takiplerinin Durdurulması” başlıklı yazımızda yer verilmiştir. Bu yazımızda ise durdurma kararı öncesinde gönderilmiş ve kesinleşen haciz ihbarnamesi ile borçlunun maaşına uygulanan haciz nedeniyle kesinti yapılmasına devam edilip edilemeyeceği incelenerek, haciz nedeniyle çalışanlarının maaşından kesinti yapan işverenler ile maaşında haciz nedeniyle kesinti bulunan kişilere konu hakkında bilgi vermek amaçlanmaktadır.

İİK m. 330’da “Salgın hastalık, umumi bir musibet veya harb halinde Cumhurbaşkanı karariyle memleketin bir kısmında veya bazı iktisadi zümreler lehine muayyen bir müddet için icra takipleri durdurulabilir.” denilmek sureti ile açıkça icra takiplerinin durdurulabileceği düzenlenmiş; anılan mezkûr karar gereğince de icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına karar verilmiştir. Bu durdurma kararının yani İİK m. 330’un uygulanmasında maaş haczine ilişkin bilimsel alanda farklı görüşler mevcuttur.

Atalay/M. Özekekes’e göre daha önce gönderilmiş ve uygulanmasına başlanmış haciz ihbarnameleri bakımından bir bankanın periyodik ödemesini sağlayan ya da bir çalışanın maaşından kesinti yapılmasını sağlayan haciz ihbarnamelerinin durumu için takiplerin tamamen durdurulduğu, bu nedenle muhafaza tedbiri niteliğindeki haciz ihbarnamelerinin gereğinin de yerine getirilmemesi gerektiği, zira bu hükmün sosyal bir hüküm olduğu ve borçluları koruyucu olduğu gözetildiğinde haciz ihbarnameleri, maaş kesintilerinin uygulanmasının hükmün konuluş amacına da aykırılık teşkil edeceği, nasıl ki hacizli bir malı muhafaza altına almak bu sürede mümkün değilse aynı şekilde başlamış kesintiyi de devam ettirmenin çelişki doğuracağı belirtilmiştir.

Pekcanıtez/T. Canbolat’a göre ise durdurma kararından önce gönderilmiş olan ve itiraz edilmeyerek ya da kabul edilerek kesinleşmiş ve ödeme yapılmış olan haciz ihbarnameleri bakımından, durdurma sürecinde de bir ödeme yapılması gerekiyorsa, bu ödemeye devam edilmesi gerektiği, icra ve iflas hukuku bakımından doğan sonuçların ortadan kalkamayacağı ve muhafaza edileceği, buna göre daha önce kesinleşmiş haciz ihbarnamesine göre ödenmesi gereken müstakbel alacakların tatil süresi içinde ödenmesi gerektiği, işçi alacakları bakımından farklı bir uygulamanın söz konusu olamayacağı ifade edilmiştir.

Haciz ihbarnamesinin, üçüncü kişilerdeki hak ve alacakların borçluya ödenmesini önleyen bir muhafaza tedbiri olduğu Yargıtay tarafından kabul edilmektedir.

 “Borçlunun, üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 106/2. maddesi gereğince menkul (taşınır) hükmündedir. Dolayısıyla, bu hak ve alacakların haczi de menkul haczi gibi gerçekleştirilir. Üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklara haczin tatbiki ve haciz tutanağının düzenlenmesi için mahalline gidilmesine gerek bulunmamaktadır. Borçlunun üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının haczedilmesi, haciz kararının icra tutanağına yazılması ile gerçekleşir. Haczin tekemmülü için üçüncü kişilere ayrıca İcra ve İflas Kanunu’nun 89.maddesi gereğince düzenlenecek haciz ihbarnamesinin tebliğ edilmiş olması şart değildir. Bu nedenle haciz ihbarnamesinin gönderilmesi haczi tamamlayan bir işlem değil, üçüncü kişilerdeki hak ve alacakların borçluya ödenmesini önleyen bir muhafaza tedbiridir. Bu özelliği nedeniyledir ki, haciz tebliğ yazısını alan üçüncü kişi, artık borçluya ödeme yapamaz ve sadece icra dairesine ödemede bulunabilir.” [1].

Bununla birlikte takip borçlusunun üçüncü kişide bulunan alacaklarını; maaş ve ücret alacakları, diğer alacaklar olarak iki grupta toplanabileceği ve takip borçlusunun maaş ve ücret alacaklarının haczi ve haczin sonucu İİK m.355-356’ta ayrıca düzenlendiğinden, bu alacakların haczi hakkında İİK m.89 hükümleri uygulanmayacağı da açıktır [2]. Ancak olağanüstü hallerde tatilde ise takiplerin olduğu aşamada durması söz konusu olacaktır [3].

Yargıtay da yerleşik kararlarında maaştan yapılan kesintinin bir muhafaza tedbiri olmasına ya da taraf veya takip işlemi olup olmadığına bakmaksızın icra takibinin durması halinde maaş kesintisinin de yapılamayacağı yönünde kararlar vermektedir. Bu hususta icra takibinin durmasını öngören yasal düzenlemelerin uygulanmasında Yargıtay, takibin durmasına karar verilmesi ile birlikte maaştan kesinti yapılmaya devam edilmesinin takibin durmasını öngören yasal düzenlemeye aykırılık teşkil edeceğini ifade etmektedir.

Örnek vermek gerekirse, İİK m.40’ta bir ilâmın bölge adliye mahkemesince kaldırılması veya temyizen bozulması icra muamelelerini olduğu yerde durduracağı belirtilmiştir. Yargıtay, bu hüküm gereğince maaştan kesinti yapılması takibin devamı anlamına geleceğini belirterek kesinti yapılamayacağına hükmetmiştir:

“İİK’nun 40. maddesi gereğince bir ilamın nakzı icra muamelelerini olduğu yerde durdurur. Bu nedenle borçlunun maaşından haciz nedeniyle kesintilere devam edilmesi takibin devamı mahiyetinde olduğundan, haciz baki kalmak koşuluyla maaş kesintilerinin durdurulmasına karar verilmesi gerekir. [4]

İİK’nun 40. maddesi gereğince bir ilamın nakzı icra muamelelerini olduğu yerde durdurur. Somut olayda, dayanak ilamın Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 06.02.2012 tarihli kararı ile bozulduğu, bozma kapsamına göre kesinleşen bir alacak kaleminin bulunmadığı, Mahkemece yeniden verilen ve kesinleşen bir kararın da olmadığı, bu durumda İİK’nun 40/1 fıkrası uyarınca takip duracağından, borçlunun maaşından haciz nedeniyle kesintilere devam edilmesinin takibin devamı mahiyetinde olduğu, haciz baki kalmak koşuluyla maaş kesintilerinin de durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, İcra Müdürlüğü’nce 27.06.2012 ve 02.07.2012 tarihli kararlarla istemin reddine karar verilmesi isabetsizdir. Mahkemece açıklanan gerekçelerle şikayetin kabulüne ve bahse konu Müdürlük kararlarının (27.06.2012 tarihli kararda talebin reddine ilişkin kısmın) kaldırılarak, haciz baki kalmak koşuluyla borçlunun maaşından yapılan kesintilerin de durdurulması yönünde İcra Müdürlüğü’ne talimat vermek gerekirken yazılı gerekçelerle şikayetin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.” [5]

Bu durumda takip, İİK madde 40/1’e göre olduğu yerde duracağından hacizlerin kaldırılmasına karar verilemez ise de; borçlunun haciz konulan maaşından yapılan kesintinin durdurulmasına karar verilmesi gerekir.”[6]

Yargıtay başka bir kararında teminatın yatırılması ile takibin durmasına karar verildiğinde de maaş kesintisinin de durması gerektiğini ifade etmiştir.

Somut olayda, alacaklı tarafından 26.11.2014 tarihinde maaş haczinin talep edildiği, takibin tedbiren durdurulması için mahkemece belirlenen teminatın 24.12.2014 tarihinde yatırıldığı, borçlu tarafından, icra müdürlüğüne başvurularak 02.01.2015 tarihli maaş haczinin kaldırılması için borçlunun çalıştığı işyerine haciz fek müzekkeresi yazılmasının talep edildiği, icra müdürlüğünce, tedbir kararıyla takip olduğu yerde duracağından haczin kaldırılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Maaş haczi işleminden farklı olarak, maaştan yapılan kesintiler muhafaza işlemi niteliğindedir. Takibin durmasına yönelik tedbir kararı verilmesi halinde, haciz, maaş üzerinde durmakla birlikte kesintiye devam edilemez. Maaş haczine ilişkin kesintilerin durdurulması gerekir. O halde mahkemece, maaş üzerindeki haciz işlemi devam etmekle birlikte muhafaza işlemi niteliğindeki maaş kesintilerinin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.”[7]

Türk Medeni Kanunu m. 625’te resmî defter tutulması devam ettiği sürece murisin borçları için icra takibi yapılamayacağı düzenlenmiş; bu kapsamda icra takibinin durması gerektiği, bununla birlikte maaş kesintisinin de durdurulması gerektiğine dair Yargıtay kararı şöyledir:

Alacaklı tarafından borçlu hakkında genel haciz yoluyla yapılan ilamsız takipte, borçlu vekili icra mahkemesine başvurusunda, muris ….’un borcundan dolayı takip yapıldığını, takip sırasında müvekkilinin maaşına haciz konulduğunu, murisin terekesinin tespiti için mirasçılar tarafından açılan . Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/5 Esas sayılı dosyasında TMK’nun 625. maddesi uyarınca takibin durdurulmasına karar verildiğini belirterek maaşı üzerindeki haczin kaldırılmasını talep ettiği, mahkemece şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Maaş haczi işleminden farklı olarak maaştan yapılan kesintiler muhafaza işlemi niteliğindedir. Haciz maaş üzerinde durmakla birlikte kesintiye devam edilemez. Maaş haczine ilişkin kesintilerin durdurulması gerekir. O halde mahkemece, maaş üzerindeki haciz işlemi devam etmekle birlikte muhafaza işlemi niteliğindeki maaş kesintilerinin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.” [8]

Bir diğer örnek olarak İİK m. 294’te konkordato mühleti içinde borçluya karşı “…Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur.” denilmektedir. Bu kapsamda mahkemeler konkordato talep eden borçlu hakkında takip borçlusu olduğu takiplerde kendisi aleyhine veya 3. şahıs konumunda oldukları takiplerde kendilerine yönelik haciz ihbarnameleri gönderilmesinin tedbiren önlenmesine karar vermektedirler.

Dolayısıyla kanunda icra takibinin durdurulmasına ilişkin düzenlemelerde Yargıtay, maaş hacizlerine ilişkin olarak haczin varlığını koruyacağını –yani icra ve iflas hukuku bakımından doğan sonuçların ortadan kalkmadığı- ancak kesintinin yapılamayacağını, çünkü kesintinin yapılmasının takibin devamı sonucunu doğuracağı, bu nedenle kesintinin yapılmaması gerektiğini kabul etmektedir.

Yargıtay’ın takibin durdurulmasına ilişkin yasal düzenlemelerine ilişkin uygulaması bu yönde iken sırf maaş haczinden kaynaklı kesintinin muhafaza tedbiri olduğu, taraf ve takip işlemi olmadığı bu nedenle kesintinin yapılması gerektiği görüşüne katılmak mümkün olmayıp, mezkûr Karar ve anılan kanun hükmünün düzenlenme amacına da uygun olmayacağı açıktır.

İcra ve iflas takiplerinin durdurulması hakkında karar ve bu kararın uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanlığı İcra İşleri Dairesi Başkanlığı tarafından yayımlanan görüş yazısı ile ortaya konulduğu üzere İcra Müdürlüklerine ödemelerin yapılması durumunda dosya kapsamına göre sıra cetveli yapılmasını gerektirmemesi ve borçlu ya da üçüncü kişilerin haklarının ihlal edilmeyeceğinin tespiti halinde söz konusu ödemelerin alacaklıya ödenebileceği, bununla birlikte 7226 sayılı Kanun gereğince taraflardan biri, diğer tarafın lehine olan işlemlerin yapılmasını talep edebileceği ve dosya kapama işlemlerinin öncelikle yapılabileceği düzenlenmiştir.

Tüm bu açıklamalar doğrultusunda işveren, durdurma kararından önce gönderilmiş olan ve itiraz edilmeyerek ya da kabul edilerek kesinleşmiş ve ödeme yapılmış olan haciz ihbarnameleri bakımından, dosyanın asıl borçlusunun çalışan olduğundan, çalışanından durdurma sürecinde işbu kesintinin yapılmayarak ücretinin kendisine tam verilmesine muvafakat ettiğine ilişkin yazılı beyan alarak kesinti yapmadan çalışanına tam ücretini vermelidir.

KAYNAKLAR:

[1] Yargıtay 12. HD., E. 2016/7328 – 25466 K., T. 15.12.2016

[2] Prof. Dr. Ramazan Arslan: Borçlunun Üçüncü Kişide Bulunan Alacağının Haczi, Haczin Üçüncü Kişiye Bildirilmesi ve Sonuçları, Ankara Üni. Hukuk Fak. Dergisi, 65 (4) 2016, s. 3220

[3] Gizem Başoğlu: İcra ve İflas Hukukunda Tatil ve Talik Hâlleri, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Eylül 2013, s. 141

[4] Yargıtay 8. HD., E. 2014/5145-5262 K., T. 25.3.2014

[5] Yargıtay 8. HD., E. 2013/5974-9986 K., T. 25.6.2013

[6] Yargıtay 8. HD. E. 2015/15192- 2017/17169 K., T. 20.12.2017

[7] Yargıtay 12. HD., E. 2015/21790-30722 K., T. 7.12.2015

[8] Yargıtay 12. HD., E. 2015/2552-2015/13378 K., T. 12.5.2015