Facebook

Twitter

Copyright 2018 AloraNet.
Tüm hakları saklıdır.

(212) 219 19 24

Facebook

Twitter

Search

Menu

 

Limited Şirketlerde Haklı Sebeple Sona Erme

Limited Şirketlerde Haklı Sebeple Sona Erme

Yasal olarak limited şirketler aşağıdaki hallerde sona erer:

1. Şirket sözleşmesinde öngörülen sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi
2. Genel kurul kararı
3. İflasın açılması
4. Haklı sebeple herhangi bir ortağın veya şirket alacaklılarının şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden talep etmesi
5. Kanunda öngörülen diğer sona erme hâllerinde.

Şirketin Genel Kurulunun şirketin sona ermesine karar verebilmesi, devredilemez görev ve yetkilerinin arasında olup bu karar yasanın “önemli karar” olarak kabul etmesi nedeniyle temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması hâlinde tasfiye kararı alınabilecektir. Şirketin mevcut ortaklık yapısı göz önüne alındığında, bu tüm ortakların genel kurul toplantısında bulunması ve aynı yönde karar vermesini gerektirecektir.

Eğer şirketin mevcut ortakları genel kurulu aranan bu özellikte toplantı nisabı ile toplayamıyor ve/veya karar nisabını sağlayamıyorsa geriye yalnızca mahkemeden talep edilmesi ihtimali kalmaktadır. Bu kapsamda uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse (organ eksikliği) veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan birinin şirketin feshini şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden talep etmesi istemesi mümkündür.

Haklı Sebeple Fesih Talebi

Limited şirketin haklı sebeplerle feshedilmesine TTK’nun 636. Maddesinin üçüncü fıkrasında yer verilmiştir: “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.”

Kanun, bu hakkı, şirket ortaklarının tamamına tanımıştır. Ancak, anılan fıkrada “haklı sebep” tanımlanmamış, haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Mahkeme sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme; şirketi feshetmek yerine, fesih talebinde bulunan ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Ayrıca, fesih davası açıldığında, mahkeme, taraflardan birinin istemi üzerine -kayyım ataması başta olmak üzere başkaca gerekli önlemleri alabilecektir.

Yargıtay kararlarına bakıldığında şirketin  devamlı olarak zarar etmesi, öz sermayesini yitirmesi[1], kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkan kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü[2], şirketin uzun zamandır faaliyet göstermemesi[3] gibi sebepler haklı sebep olarak kabul edilmektedir.

Bu sebeple haklı sebeple şirketin mahkemeden tasfiyesi talep edildiğinde “haklı sebep” iddiasının dayanakları ile güçlendirilmesi gerekir. Çünkü yasada da açık bir şekilde belirtildiği gibi mahkeme, haklı sebeple fesih talep edildiğinde talep eden ortağın şirketten çıkarılması ve/veya suruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer çözümlerin değerlendirmesini yaparak fesih talebini reddedebilir. Bu kapsamda Yargıtay da Şirketler Hukuku bakımından şirketin devamlılığının sağlanılmasının esas olduğu ve düzenleme uyarınca ekonomik değer taşıyan şirketin feshi yerine şirketi ayakta tutacak diğer çözüm yollarının hakimce değerlendirilmesinin zorunlu olduğunu belirtmektedir [4].

Fesih Davasına İlişkin Usul

Yasanın açık hükmü gereği haklı sebeple fesih davasının dinlenebilmesi için davayı açanın ortak olması ve bu sıfatını davanın devamı sırasında koruması gerekir. Dava, Şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde açılacak olup husumet ortaklara değil şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerekecektir [5].

Eğer şirket ortaklarından birinin yabancı gerçek veya tüzel kişi ise de olması diğer ortak haklı sebeple fesih davasını Şirket tüzel kişiliğine yönelteceğinden bu durum sona erme açısından herhangi bir şey değiştirmeyecektir.

Tasfiye

Sona eren şirket , tasfiye haline girer. Tasfiye hâlindeki şirket, ortaklarıyla olan ilişkileri de dâhil, tasfiye sonuna kadar tüzel kişiliğini korur ve ticaret unvanını “tasfiye hâlinde” ibaresi eklenmiş olarak kullanır. Bu hâlde organlarının yetkileri tasfiye amacıyla sınırlıdır.

Mahkemenin şirketin sona ermesine karar verildiği hallerde, keyfiyet mahkeme tarafından ticaret siciline bildirilecek, sicil tarafından derhal ve resen tescil yapılacaktır. Bu sayede işlemin sürüncemede kalması da engellenmiş olacaktır. Öte yandan mahkeme şirketin feshine karar verirken tasfiye memuru da atayacaktır. Feshe karar veren mahkeme tasfiye memuru atayıp atamama hususunda serbest olmayıp, tasfiye memurunu belirlemek zorundadır. Bu halde, sona erme keyfiyeti ile birlikte atanan tasfiye memurları da resen tescil edilecektir.

Atanan tasfiye memurları TTK uyarınca öngörülen usul ile şirket tasfiye işlemlerini 1 (bir) yıl içerisinde tamamlamak zorundadır.

Şirket Sermayesinin Borca Batık Olması

Borca batık olma halinden ne anlaşılması gerektiği, “6102 Sayılı TTK 376 ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” m.12 hükmünde yer verilmiştir. İlgili madde uyarınca, borca batık durumda olmanın işaretleri, yıllık ve ara dönem finansal tablolardan, denetime tabi şirketlerde denetim raporlarından, erken teşhis komitesinin raporlarından, yönetim organının belirlemelerinden ortaya çıkabilmektedir.

Limited şirketlerde esas sermayenin kaybı ya da borca batık olma hâllerinde anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümler kıyas yoluyla uygulanacağından borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması şirket müdürünün devredilemez görev ve yetkilerinden kabul edilecektir.

Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, Şirket müdürü, genel kurulu hemen toplantıya çağırmalı ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunmalıdır.

Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer. Bu durum şirket yasa gereği sona erme sebeplerinden biri olarak kabul edilecektir.

Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, şirket Müdürü, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço (borca batıklık bilançosu [6] çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması hâlinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister.

İflas kararının verilmesinden önce, Şirketin açığını karşılayacak ve borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları, alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve geçerliliği, yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanmış olmadığı takdirde Şirket müdürü tarafından yapılmış bu başvuru, iflas bildirimi olarak kabul olunur.

Sermayenin Borca Batık Olması Halinde İflas Usulü

Şirketin sermayesinin borca batık olmasına yasanın aradığı şartların sağlanması durumunda Şirket müdürünün mahkemeden Şirketin iflasını talep etmesi durumunda İcra İflas Kanunu hükümleri uyarınca önceden takibe gerek kalmaksızın Şirketin iflasına karar verilir [7]. Yani Şirketin doğrudan doğruya iflas usulüyle tasfiyesine geçilecektir.

Tasfiye Süreci

İflas hâlinde tasfiye, iflas idaresi tarafından İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yapılır. Şirket organları temsil yetkilerini, ancak şirketin iflas idaresi tarafından temsil edilmediği hususlar için korurlar.


KAYNAKLAR

[1] Yargıtay, 11. HD., E. 2016/4003 – 2017/7027 K., T. 7.12.2017

[2] Yargıtay 11. HD, E. 2014/17528 – 2015/12310 K., T. 19.11.2015

[3] Yargıtay 11. HD., E. 2013/12146 – 2014/1361 K., T. 22.1.2014 aynı yönde Y. 11. HD., E. 2013/16660 – 2014/1145 K., T. 20.1.2014

[4] Yargıtay 11. HD., E. 2016/8624 – 2017/6728 K., T. 29.11.2017

[5] Yargıtay, E. 2015/8203 – 2016/6913 K., T. 22.06.2016

[6] Y. 23.HD. E.2014/1093-4501 K., T.11.06.2014

[7] İİK 179. Madde: “Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Türk Ticaret Kanunu’nun 377 ve 634 maddeleri ile 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 63 maddesi hükmü saklıdır.