Facebook

Twitter

Copyright 2018 AloraNet.
Tüm hakları saklıdır.

(212) 219 19 24

Facebook

Twitter

Search

Menu

 

Ölüm Üzerine Yapılacak Resmi İşlemler

Ölüm Üzerine Yapılacak Resmi İşlemler

1. Ölüm Belgesi Düzenlenmesi ve Nüfus Müdürlüğüne Bildirilmesi

Ölüm resmi sağlık kurumlarında gerçekleşmiş veya cenaze resmi sağlık kurumuna getirilmiş ise, ölüm belgesi sağlık kurumunca düzenlenir ve kurumun müdür veya baştabibi tarafından tasdik edilir.

Ölüm, özel sağlık kuruluşlarında gerçekleşmiş ise, ölüme sebep olan hastalık esnasında tedavi eden tabibin verdiği ölüm belgesi varsa bu belge belediye tabibi, yoksa toplum sağlığı merkezi hekimi veya aile hekimi tarafından tasdik edilmek şartıyla geçerli olur.

Ölümler, ölüm olayının meydana geldiği tarihten itibaren 10 gün içinde halk sağlığı müdürlüğü tarafından elektronik ortamda nüfus müdürlüğüne bildirilir. Ölüm olayları nüfus müdürlüğüne bildirilirken ölen kişinin nüfus cüzdanı/kimlik kartı aslı da nüfus müdürlüğüne gönderilir. Ölen kişinin yakınlarından ölen kişinin T.C. kimlik numarasının yazılı beyanı dışında nüfus kayıt örneği veya kimliğe ilişkin başkaca bir belge istenmez.

2. Mirasçılık Belgesinin Alınması

Başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince veya noterlikçe mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir. Hasımsız alınan mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir.

Mirasçılık belgesinin aslına, birkaç yerde ihtiyaç duyulacağından, mahkemeden veya noterden mirasçılık belgesinin aslından birden fazla adet almanız gerekecektir. Noterden veya mahkemeden, ihtiyaç duyulacak kadar suretin daha sonra da talep edilmesi mümkündür.

3. Vergi Dairesine Bildirim

Mirası reddetmemiş mirasçıların en başta yapmaları gereken işlerden birisi ölüm olayının vergi dairesine yazılı olarak bildirimidir. Mirasçılardan herhangi birinin ölümü bildirmesi diğer mirasçıları bu ödevden kurtarır[1]. Bu bildirimin yasal olarak ölüm tarihini takip eden 1 (bir) ay içinde yapılması zorunludur[2]. Fakat vergi kanunlarında hüküm bulunmayan hallerde ölüm dolayısıyla mirasçılara geçen ödevlerin yerine getirilmesinde bildirme ve beyanname verme sürelerine 3 (üç) ay ekleneceğinden ölümün vergi dairesine bildirim süresinin en fazla 4 (dört) ay olduğu söylenebilecektir[3].

Veraset ve İntikal Beyannamesi: Servet üzerinden alınan Veraset ve İntikal Vergisinin uygulama alanı Türk vatandaşları ile Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında intikal eden mallardır. Her il veya ilçede bir vergi dairesi veraset ve intikal vergisi ile görevlendirilmiştir. Ölen kişinin kanuni ikametgahı Türkiye’de ve ölüm Türkiye’de gerçekleşmiş ise, mükelleflerin de Türkiye’de bulunmaları halinde ölüm tarihini takip eden 4 ay içinde; Ölen kişinin kanuni ikametgahı Türkiye’de ve ölüm yabancı bir memlekette gerçekleşmiş ise; ölüm tarihini takip eden 6 ay içinde; Mükellefler vefat eden kişinin bulunduğu yerin dışında başka bir yabancı memlekette olduğu takdirde ise ölüm tarihini takip eden 8 ay içerisinde ilgili Vergi Dairesine verilir. Vergi dairesinde ilişik kestirmek için kullanılacak evraklar ise şunlardır:

1. Mirasçılık Belgesi
2. Ölüm Belgesi
3. Varsa Vasiyetname ve Miras Mukavelenamesi
4. Ölüm ve Mirasçılık Bildirimi: Bu bildirim formu, veraset ve intikal vergisini tarha yetkili vergi dairelerinden alınıp doldurulduktan sonra, ölenin son ikametgâhının bağlı olduğu muhtarlığa tasdik ettirilmesi zorunludur. Ancak, 2007 tarihinden itibaren vergi dairelerince ölenin T.C. Kimlik Numarası ile sorgulama yapılarak nüfus kayıt sisteminden (MERNİS) alınan vefat eden kişinin son ikametgâhını gösterir belgenin alınması mümkün bulunduğundan bu belgenin muhtarlıktan alınması gerekmemektedir.
5. Gayrimenkul Emlak Beyanları: Gayrimenkulün tapu fotokopisi veya tapu kaydı ile ilgili belediyenin emlak servisine giderek, veraset intikal vergi dairesine vermek üzere rayiç bedel yazısı almak için başvurulacak emlak vergi borcu olmaması kaydıyla rayiç bedel yazısı belediyece düzenlenerek verilecektir. Eğer emlak vergi borcu var ise öncelikle bu borcu ödenmesi gerekecektir. Beyannameye tapu fotokopileri de eklenecektir.
6. Ticari Sermaye: Bilanço esasına göre defter tutanlarda ölüm tarihine takaddüm eden takvim yılı bilançosuna göre bulunacak öz sermaye, ticari sermaye olarak dikkate alınacaktır. Ancak mükellefler isterlerse ölüm günü itibariyle çıkaracakları bilançoyu esas alarak öz sermayelerini tespit edip beyan edebileceklerdir. İşletme hesabı esasına göre defter tutanlarla basit usulde vergilendirilenler de ticari sermaye olarak murisin ölüm tarihindeki ticari varlığını beyan edeceklerdir. Bu sebeple beyannameye ticari bilanço ve gelir tablosu eklenecektir.
7. Menkullerin Beyanı: Mükellefler, menkul mallar ve gemileri rayiç bedelleri ile beyan edeceklerdir. Rayiç bedel, normal alım satım değeridir. Bu nedenle, mirasa dâhil menkul mallar ve gemilerin ölüm tarihindeki normal alım satım değerleri ile beyan edilmesi gerekir. Araçların ruhsat fotokopileri ve para ve menkullere ilişkin diğer belgeler beyannameye eklenecektir.
8. Hisse Senetlerinin Beyanı: Ticari sermayeye dâhil olsun veya olmasın hisse senetleri, borsada kayıtlı ise ölüm tarihinden önceki son üç yıl içinde borsada gördüğü en son işlem değeri ile değerlenmektedir. Bu nedenle, veraset ve intikal vergisi mükellefleri, kendilerine veraset yolu ile intikal eden veya ivazsız surette edindikleri hisse senetlerini, bunlar borsaya kayıtlı ise ölüm tarihinden önceki son üç yıl içinde gördüğü son işlem değerini; borsada kayıtlı olmakla birlikte son üç yıl içinde işlem görmemişse veya borsada kayıtlı değilse, üzerinde yazılı değerlerini beyan edeceklerdir.
9. Tahvilatın (Borç Senetlerinin) Beyanı: Borç senetleri, itibari değerle değerlenmektedir[4]. Buna göre, mükellefler borç senetlerini üzerinde yazılı olan değerlerini beyan edeceklerdir.
10. Yabancı Paraların Beyanı: Yabancı paralar, veraset ve intikal vergisi beyannamesinde borsa rayici ile beyan edilecektir. Ancak, borsa rayici yoksa Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca tespit olunacak kura göre değerlendirilerek beyan edilecektir.
11. Hakların Beyanı: Tescile tabi bilumum hakların değeri, tesisleri sırasında tapu siciline kaydedilen değeri esas alınarak beyan edilecektir. Tapu sicilinde bedeli gösterilmeyen haklarla, bunlar dışındaki bilumum hakların değerlendirilmesi mükellefler tarafından yapılmayacak ve bu haklar ilk tarhiyatta nazara alınmayacaktır.

Veraset ve intikal vergisinin matrahının tespitinde aşağıda yazılı borç ve masrafların mükelleflerin bunları beyannamenin ilgili bölümünde göstermeleri ve bunlara ilişkin geçerli belgeleri beyannameye eklemeleri halinde indirilmesi mümkündür:

1. Veraset yoluyla meydana gelen intikallerde, murisin geçerli belgelere dayanan borçları ile vergi borçları,
2. Eğer bu borçları hibe eden üstlenmemişse ivazsız suretle iktisaplarda malın kendisine isabet eden borçlarla vergi borçları
3. Beyan edilen malların değerini geçmemek şartıyla Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda bulunan şahıslara ait mallardan yabancı memleketlerde bulunanlara isabet eden borçlar ile yabancı memleketlerde bu mallar dolayısıyla ödenen veraset ve intikal vergileri (Ancak, söz konusu borçlar ve vergiler
4. Cenazenin donanımı, gömülmesi ve ölüm olayının duyurulması amacıyla mirasçılarca gazeteye verilen ilan giderleri.
5. Gelir Vergisi Beyannamesi: Mirası kabul eden mirasçılar ayı 4 (dört) aylık süre içinde ölenin gelir vergisi beyannamesini vermek zorundadırlar[5].
6. İşi Bırakma Bildirimi: Bir şahsi işletme sahibinin ölümü halinde ölüm işi bırakma sayıldığı için ölen adına işi bırakma bildirimi verilmesi gerekecektir. Bu bildirimde (i) mükellefin kimliğine ilişkin bilgiler (ii) hangi uğraş konusunu bıraktığı (iii) adresi (iv) bırakma tarihi (v) işi bırakma tarihine göre en son yerleşim yeri adresi (vi) beyana tabi başkaca kazanç ve irat olup olmadığı aranacaktır. Ayrıca vergi levhası ile ödeme kaydedici cihazlara ait levha istenecektir.
7. Katma Değer Vergisi Açısından: Mükellefin ölümü halinde Katma Değer Vergisi beyannamesinin verilme süresi 3 ay uzayacaktır.Damga Vergisi ve diğer vergiler için özel bir düzenleme yapılmadığı için Vergi Usul Kanunu’ndaki genel sürelere ilişkin hükümler esas alınmıştır. Eğer işe mirasçılar tarafından devam edilecekse muristen devralacakları İndirilecek Katma Değer Vergisini de kullanabileceklerdir.
8. Özel Tüketim Vergisi Açısından: 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun (15/2-a) maddesine göre, Kanuna ekli (II) sayılı listedeki mallardan kayıtlı ve tescile tabi olanların, veraset yoluyla intikalleri hariç ilk iktisabında istisna uygulanan malların istisnadan yararlananlar dışındakilerce iktisabında, ilk iktisabındaki matrah esas alınarak adına kayıt ve tescil işlemi yapılan, kayıt ve tescili tarihinde geçerli olan oran üzerinden, bu tarihte özel tüketim vergisi alınmakta, ancak bu husus Kanunun 7/2 nci maddesi çerçevesinde istisnadan yararlananlar tarafından bu istisnadan yararlanılarak iktisap ettikleri kayıt ve tescile tabi malları 5 yıldan fazla kullanarak elden çıkarmaları durumunda geçerli bulunmamaktadır.

4. Sosyal Güvenlik Kurumuna Bildirim ve Maaş Bağlanması

Ölüm olayının ilgili Sosyal Güvenlik Kurumuna da bildirilmesi gerekecektir[6]. Yasa kapsamında prim ödemekte veya emekli aylığı almakta iken vefat sigortalının hak sahiplerine maaş bağlanabilmesi için maaş bağlanacak kişilerden reşit ve ayırt etme gücü olanların bizzat, olmayanların yasal temsilcilerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna yazılı şekilde başvurmaları gerekmektedir.

Hak sahipleri vekil tayin etmişlerse vekaletin de başvuru dilekçesine mutlaka eklenmesi gerekecek, bu dilekçelerde bağlanacak aylığa mahsuben avans istenip istenmediği ve yerleşim yeri adresi mutlaka gösterilecektir.

5. Malvarlığı İntikal İşlemleri

Mirasçılar, murisin ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, murisin aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve murisin borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar[7].

Bu haliyle Türk miras hukukunda, mirasın kazanılması (intikali) ile ilgili iki önemli bulunduğu söylenebilir: “kendiliğinden (otomatik) iktisap ilkesi” iken, bir diğer “küllî halefiyet ilkesi”dir[8].

“Kendiliğinden iktisap ilkesi”, mirasçıya bir taraftan, mirası yani terekeyi herhangi bir irade açıklamasına veya kamusal tahsise ihtiyaç olmaksızın kazanması imkânını verirken, diğer taraftan da mirasın (terekenin) bir an için bile sahipsiz kalmasını önlemeye hizmet etmektedir. Başka bir ifadeyle, miras bırakanın ölümüyle terekede yer alan tüm hak ve borçlar ipso iure (kendiliğinden) ve ipso morte (ölüm anında) mirasçılarına geçmektedir. Fakat bu kendiliğinden iktisap ilkesinin yasal kayıtlara yansıması için murisin terekesinde bulunan her bir malvarlığı için sicilde intikal işlemleri tescil edilmelidir. Yasal olarak mirasçılar murisin terekesini kendiliğinden iktisap etselerde yasal kayıtlarda tereke mirasçılar arasında henüz paylaşılmadığı sürede mirasçılar adına elbirliği ile intikali gerçekleştirilmelidir.

Roma ve Pandekt hukuklarında gelişmiş bulunan, “küllî halefiyet ilkesi” (succesio per universitatem) ise; murisin ölümü anında kendiliğinden mirasçılara geçen mirasın (terekenin), bu mirasçılar tarafından, bir bütün olarak ve bu terekede yer alan her bir hakkın devri için kanunda aranan özel şartların gerçekleşmesi gerekmeksizin iktisap edilmesine hizmet etmektedir. Dolayısıyla bu ilke ile korunan iki ana değer bulunmaktadır. Mirasçıların ölüm olayı ile otomatik olarak iktisap ettikleri terekeye bir bütün olarak sahip olmaları, bir taraftan, ayrıcalıklı tahsislerin önlenmesi suretiyle mirasçılar arasındaki eşitliğin korunmasını sağlarken diğer taraftan da terekede yer alan her bir hak ve borcun dışarıda kalmasını önleyerek miras bırakanın alacaklıları ve borçlularının güvenliğini sağlamaktadır.

Öte yandan mirasçıların birden fazla olması halinde, kanun koyucu paylaşmaya kadar zorunlu bir “miras ortaklığı” sistemi benimsemiş ve terekede yer alan tüm değerler üzerinde tüm mirasçıların, istisnalar saklı kalmak kaydıyla[9] “iştirak halinde hak sahibi” olacaklarını düzenlemiştir. Dolayısıyla mirasçılardan hiçbirisinin terekede yer alan değerler üzerinde tek başına tasarruf veya idare hakkı bulunmamakta; başka bir deyişle, terekenin herhangi bir zerresi üzerinde, herhangi bir bireysel hakları bulunmamaktadır.

Bu sıkı iştirak halinde hak sahipliği rejimi gereği mirasçılar, terekede yer alan değerler üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunmak veya terekeyi yönetmek isterlerse hep birlikte hareket etmeleri gerekecektir. Miras ortaklıklarında, çoğunluk kararıyla tereke malını kullanıp yararlanma, devretme, alacakları tahsil etme, dava açma veya cebri icra takibine girişme gibi tasarruf işlemleri yapılamaz.

Ancak bu hep birlikte hareket etme şartının gerçekleşmesi için de mirasçıların rızalarını aynı anda beyan etmeleri şart olmadığı gibi, zımnî rıza da geçerli kabul edilmektedir. Aynı şekilde terekeden hak elde etmeye çalışan üçüncü kişilerin de mirasçıların tümünü dava etmek veya tümüne karşı icra takibine girişmek zorunluluğunda oldukları unutulmamalıdır.

Miras ortaklığı terekenin paylaşılmasına (taksimine) kadar sürmektedir.

6. Terekenin Paylaşılması (Taksimi)

Yukarıda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere mirasın geçmesiyle birlikte paylaşma gerçekleşene kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir; miras ortaklığı yasadan doğan bir ortaklıktır. Mirasçılar terekeye elbirliği halinde sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.

Yasa onları mirasçıları zorunlu olarak bir ortaklık ilişkisine sokmuştur, bu ağır sonucu yumuşatmak üzere onlara diledikleri zaman paylaşmayı isteme hakkı vermiştir; zira miras ortaklığı mahiyeti icabı geçici bir ortaklıktır.

Mirasçılar, aralarında anlaşarak mirası paylaşırlarsa, iradi paylaşma söz konusu olur. Türk Medenî Kanunun sisteminde esas olan da mirasçıların anlaşmasıyla mirasın paylaşılmasıdır[10]. İradi paylaşma da (i) elden paylaşma ve (ii) paylaşma sözleşmesi olmak üzere iki şekilde gerçekleşebilir.

Bütün mirasçılar, terekede bulunan malvarlığı değerlerini, aralarındaki anlaşmaya uygun olarak birbirlerine devretmişlerse, miras elden paylaşılmış olur[11]. Elden paylaşma anlaşması bir şekle tabi olmayıp; her bir tereke unsurunun niteliğine göre gerekli tasarruf işleminin yapılması, elden paylaşmanın tamamlanması için yeterlidir.

Mirasçılar, terekedeki malvarlığı değerlerini birbirlerine devretmek yerine, bu hususta bir anlaşma yapmakla yetinirlerse, bu takdirde paylaşma sözleşmesi söz konusu olur. Paylaşma sözleşmesi, terekenin aktif ve/veya pasiflerinin tamamen veya kısmen kime tahsis edileceği hususunda, mirasçıların oybirliği ile yaptığı anlaşmayı ifade eder. Tüm mirasçıların katılımıyla yapılmak zorunda olan paylaşma sözleşmesi[12], geçerlilik açısından yazılı şekle tabidir[13]. Burada söz konusu olan, adi yazılı şekildir; terekeye dahil olan bazı mal ve hakların devri için resmî şekil aransa dahi, paylaşma sözleşmesinin adi yazılı şekilde yapılması gerekli ve yeterlidir.

Mirasın paylaşılmasına ilişkin olarak mirasçılar arasında yapılan anlaşmanın terekenin tamamını kapsaması şart değildir; terekedeki sadece bazı malları paylaşmaya yönelik sözleşme yapılması da pekâlâ mümkündür.

7. Özellikli Konular

Vasiyetnamenin Açılması: Vasiyetnamenin açılması için sulh hakimine ulaştırılması gerekir. Murisin ölümünden sonra onu saklayan kişi hakime ulaştırmakla yükümlüdür. Vasiyetname eğer noterde düzenlendiyse hakime ulaştırma görevi notere aittir. Ulaştırmadığı takdirde doğacak zararlardan sorumluluk vasiyetnameyi bulana ya da düzenleyen görevliye ait olacaktır. Vasiyetnamenin açılması için Sulh Hukuk Mahkemesine vasiyetnamenin açılması için dilekçe verilecek, hakim vasiyetnameyi açıp, okumak ve içeriğini inceleyerek, ilgililere vasiyetname içeriğini 1 (bir) ay içinde aktaracaktır. Vasiyetnamenin ilgililere aktarılması için hakim ilgili herkesi çağıracaktır. İlgili kişiler dilerlerse vasiyetname açıklanırken orada hazır bulunma hakkına sahiptir ancak bu bir zorunluluk değildir.

♦ Terekenin Korunması Önlemleri: Koruma önlemleri ile mirasın geçmesini engelleyen tehlikeleri ortadan kaldırmak ve geçişin tam olarak gerçekleşmesini sağlamak amacı izlenir. Bununla ilk olarak, bütün terekenin mirasçılara geçmesi sağlanmak, tereke mallarının yok olmasının veya kaçırılmasının önüne geçilmek istenmektedir. İkinci olarak, imkan ölçüsünde mirasçıların tayin ve tespit olunması amacı güdülür.

Kanunda açıklanan koruma önlemleri; Terekenin mühürlenmesi, mevcudunun deftere geçirilmesi, mirasın resmen yönetilmesi, vasiyetnamenin teslimi, vasiyetnamenin açılması, mirasçının talebi üzerine kendisine mirasçılık belgesi verilmesidir. Bunların dışında mirasçılardan birisinin istemi üzerine veya kendiliğinden sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.

♦ Anonim Şirket Hisselerinin Ölüm ile Geçişi: Anonim şirketlerde ortağın vefatı sonrası şirket hisseleri doğrudan mirasçılarına intikal etmeyip, miras taksimine kadar tereke adına kayıtlıdır[14]. Ölüm ile terekeye dahil olan şirket hisse senetlerinin paylaşımı usulünce yapılmadığı müddetçe Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) emredici düzenlemesine uyarınca Şirket hisselerinin paylaşımdan önce Anonim Şirket pay defterine kaydı ancak elbirliği halinde mülkiyet şeklinde olabilir.

Öte yandan anonim şirketlerde bedeli tamamen ödenmemiş payların ancak şirketin onayı ile devrolabileceği yasal sınırlama devrin miras yolu ile geçişinde uygulanmayacaktır. Yani anonim şirketlerde bedeli tamamen ödenmemişse de miras yolu ile payların malvarlığına ilişkin hakların geçişi için şirketin onayına gerek bulunmamaktadır[15]. Fakat bu geçiş için de yine şirkete mirasçıların tümü tarafından veya aralarında yaptıkları yazılı bir taksim sözleşmesi ile başvurulmalıdır. Şirket payların paylaşılıp paylaşılmamasına göre pay defterine elbirliği ile mülkiyet veya paylı mülkiyet şeklinde kaydı gerçekleştirecektir.

Benzer şekilde, şirket esas sözleşmesinde öngörülen sözleşmesel devir sınırlandırmaları payların miras yolu ile geçişinde sınırlı bir şekilde uygulama bulacaktır. Paylar; miras, veya mirasın paylaşımı gereği iktisap edilmişlerse, şirket, payları edinen kişiye, sadece paylarını gerçek değeri ile devralmayı önerdiği takdirde onay vermeyi reddedebilecek esas sözleşmede mevcut sınırlandırmaları sebep göstererek devri reddedemeyecektir[16].

Payların miras ve mirasın paylaşımı gereği iktisap edilmeleri hâlinde bunların mülkiyeti ve bunlardan kaynaklanan malvarlığına ilişkin haklar derhâl; genel kurula katılma haklarıyla oy hakları ise ancak şirketin onayı ile birlikte devralana geçecektir. Şirket, onaylamaya ilişkin istemi, aldığı tarihten itibaren en geç 3 (üç) ay içinde reddetmemişse veya ret haksızsa, onay verilmiş sayılır[17]

♦ Limited Şirket Hisselerinin Ölüm ile Geçişi: Anonim şirketlerden farklı olarak limited şirketlerde Esas sermaye payının, miras veya mirasın paylaşımı ile geçmesi hâllerinde, tüm haklar ve borçlar, genel kurulun onayına gerek olmaksızın, esas sermaye payını iktisap eden kişiye geçer. Fakat şirket, iktisabın öğrenilmesinden itibaren 3 (üç) ay içinde şirketin, payları kendi veya ortağı ya da kendisi tarafından gösterilen üçüncü bir kişi hesabına, gerçek değeri üzerinden devralmayı önerdiği takdirde esas sermaye payının geçtiği kişiyi onaylamayı reddedebilir[18]. Red kararı, devrin gerçekleştiği günden itibaren geçerli olmak üzere geriye etkilidir. Red, bu konudaki kararın verilmesine kadar geçen süre içinde alınan genel kurul kararlarının geçerliliğini etkilemeyecektir.


KAYNAKLAR

[1] VUK Madde 164

[2] VUK Madde 168

[3] VUK Madde 16

[4] VUK Madde 266

[5] Gelir Vergisi Kanunu Madde 92

[6] 506 sayılı SSK Madde 8

[7] Türk Medeni Kanunu Madde 599

[8] Rona SEROZAN/Baki İlkay ENGİN, Miras Hukuku, 4. Bası, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2014, s. 79 N. 64, s. 82 N. 69, 69a

[9] Türk Medeni Kanunu Madde 640

[10] Türk Medeni Kanunu Madde 646

[11] O. Gökhan Antalya/İpek Sağlam, Miras Hukuku, 3. Bası, İstanbul 2015, s. 445;

[12] Ahmet Kılıçoğlu, Miras Taksim Sözleşmesi, Ankara, 1989, s. 67; 86.

[13] Türk Medeni Kanunu Madde 676

[14] Y.11. HD., E. 2012/2118 – 4102 K., T. 19.03.2012: “Ayrıca, anonim şirketlerde ortağın vefatı sonrası hisseleri doğrudan mirasçılarına intikal etmeyip, miras taksimine kadar tereke adına kayıtlıdır.

Bu itibarla mahkemece, davalının muristen intikal edipte iptaline karar verilen hisselerin, tereke adına iştirak halinde mülkiyet olarak tespitine karar vermek gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.”

[15] Türk Ticaret Kanunu Madde 492

[16] Türk Ticaret Kanunu Madde 493

[17] Türk Ticaret Kanunu Madde 494

[18] Türk Ticaret Kanunu Madde 596