Facebook

Twitter

Copyright 2018 AloraNet.
Tüm hakları saklıdır.

(212) 219 19 24

Facebook

Twitter

Search

Menu

 

Tarımsal İşletmelerin Özgülenmesi

Tarımsal İşletmelerin Özgülenmesi

TARIMSAL İŞLETMELERİN ÖZGÜLENMESİ

Av. Dr. M. Çağrı BAĞATUR (*)

  1. GİRİŞ

Ülkemizdeki tarım toprakları hızla küçülmekte ve çok parçalı
bir yapı iyiden iyiye egemen olmaktadır (Düren; 1972). Bunun en
temel nedenlerinden birisi, Medeni Yasadaki (MY), mirasta eşitlik
ilkesidir (Eren, 1979). Ancak Aksoy’un da (1984) önemle vurguladığı gibi tarım topraklan üzerinde tarımsal nüfusun baskısı sür­dükçe bu konudaki her türlü yasal düzenleme amacına ulaşamaya­cak; parçalanmanın ve küçülmenin önü alınamayacaktır. Her şeye karşın tarımdan öngörülen, nüfusun çekilmesi durumunda bile mi­rasta eşitlik ilkesinin yaratmayı sürdüreceği bu olumsuzluğun or­tadan kaldırılması için gerekli düzenlemelerin neler olduğunu sap­tamak amacıyla “tarımsal taşınmazların miras yoluyla geçirimi (intikali)” inceleme konusu yapılmıştır.

2.TARIMSAL İŞLETMENİN ÖZGÜLENMESİNİN NEDENLERİ

Tarımsal topraklara olan istemin artması yüzünden ortaya çıkan yetersizlik, tarımsal işletmeler bakımından çok çeşitli sorun­lar yaratmaktadır. Bu sorunların başında tarımsal işgücü fazlası­nın ortaya çıkması, tarımsal gelir düzeyinin düşmesi, tarım topraklarının parçalanması, tarımsal verimin, azalması, buna bağlı olarak üretim düşüşü ve tüm bunların ülke kalkınmasını olumsuz yönde etkilemesi gelmektedir (Zevkliler,1970).

Özellikle kalkınmaları belirli bir ölçüde tarıma bağlı olan ülkelerde, tarımın tüm bu sorunlardan arındırılarak daha etkin bir ya­pıya kavuşturulmasının önemi çok açıktır. Tarım sektörünün ge­rek yapısal gerek işleyiş yönünden ekonominin diğer sektörleriyle bir bütün oluşturacak biçimde dengeli ve uyum içinde bulunması ve ekonomik kalkınmada daha etkin olmağı hemen her ülkede üze­rinde önemle durulan bir konudur (Talim, ,1981).

Tarımsal işletmelerin verimli biçimde işletilmesini ve korunmasını sağlayan önlemlerin alınması; özellikle tarımsal işletmelerin verimsizliğine neden olacak biçimde parçalanmalarının ve küçül­melerinin önlenmesi tarımsal üretim ve tarım sektöründeki geliş­menin ülke kalkınması üzerindeki önemli etkilerinin doğal gereği­dir. Kişi toprak ilişkilerinin, toplumun ve ülkenin zararına olma­yacak biçimde düzenlenmesi temel olduğundan, bu düzenlemeler­
de toplumun yaran gereği, bazı ayrıksı (istisnai) durumlara olanak
tanınmaktadır. Bu ayrıksı düzenlemelerden birisi de varlığını, miras hukukunda sürdürmektedir (Ayiter, 1978).

2.1. Tarımsal İşletmelerin Önemi

Ekonomik etkinliklerin tümü doğa, emek, sermaye ve girişimci
olmak üzere dört üretim bileşenini içermektedir. Doğanın temel
unsurlarından birisi olan toprak ise, tarımsal çalışmanın diğer bir
deyişle bitkisel ve hayvansal üretim ile tarım sanatının temelini
oluşturur (Tayşi, 1981).

Tarımda üretimin çok büyük bir bölümü tarımsal işletmeler yo­lu ile yapılmaktadır. Tarımsal işletmelerin en önemli öğesi de topraktır. Bugün hâlâ toprak olmadan tarımsal üretimde bulunmanın olanaksızlığı ve “kıt oluşu dolayısıyla miktarının artırılamaması nedeni ile toprak, toplumsal yaşayışın başladığı günden, bugüne dek gittikçe değer kazanan unsurların başında gelmektedir. İşte tarımsal işletmenin önemi, temel unsuru olan toprağın önemli ol­masından kaynaklanmaktadır.

Aşağıdaki sayısal verilerden de anlaşılacağı gibi ülkemizde yıllardır süren sanayileşme çabalarına rağmen tarım sektörünün, ül­ke ekonomisindeki önemli bir ağırlığı vardır: 1998 yılında Gayrı Safi Milli Hasıla içerisinde tarımın payı %27.8’dir. Yine 1998 yılın­
da Milli Gelirin %12.l’i tarım sektörüne gitmektedir. Nüfusun %44.7’i halen tarımda çalışmaktadır. Dış satımdaysa tarımın payı %16.3’dir (DİE, 1998).    .

2.2. Türkiye’deki Tarımsal İşletmelerin Durumu

Ülke ekonomisi açısından kalkınmada önemli bir yer tutan tarımsal işletmelerin hem çok küçük hem de parçalı oluşu; en uygun işletme büyüklüğünün sağlanamaması, kârlı çalışmayı engelleyip, belirli bir üretim için fazla harcama, yapılmasına neden olmakta; bu arada işletme iyesinin (sahibinin) pazar için değil geçimlik üretim yapması sonucu kalkınma için ‘tarımda arzulanan gelişme gerçekleşememektedir.

Bugün ülkemizde tarımsal işletmelerin durumu ve yıllar içerisindeki değişimi baktığımızda elde edilen genel sonuçlar aşağıdaki gibidir: Türkiye’deki tarımsal işletmelerin sayısında oransal bir artış kaydedilirken; buna koşut olarak cüce işletme sayısı da art­maktadır. 1960 yılında 3.100.90O tarımsal işletme var iken,1970 tarım sayımında sayısı 3.060.ÖOO’ ne inmiş, 1980’de ise 3.650.000’ne çıkmış, 1990’da 3.966.800 olmuştur; Diğer bir önemli nokta ise, Türkiye’deki’ küçük işletmelerin sayısal egemenliğini sürdürmesidir. 1950 yılında 5 hektardan (ha) küçük toprak işleyen işletmelerin oranı %62 iken, 1970’de bu oran %75’e çıkmış, 1980’de %59’a inmiş, 1990’da %67 olmuştur.’Ancak; aynı dönemde bu işlet­melerin toplam işledikleri alan %18.9’dan önce %20.l’e daha son­ra %2l.9’a yükselmiştir. Aynı dönem için diğer önemli bir olgu da küçük işletmelerin, ortalama genişliğinin 1950’de 10.8 dekardan 1980’de 9.4 dekar’a ve 1990’da da 8.6 dekar’a düşmesidir. Bu sonuçların tümü ülkemizde tarım topraklarının parçalandığını ve tarımsal işletmelerin küçüldüğünü göstermektedir (Talim, 1981; DiE,
1991). En son tarım sayımına göre Türkiye’de yar olan tarım işletmesi sayısı 3.966.800’dür. Bu işletmelerin,%99,01’i 500 dekar’dan kü­çüktür ve toplam tarım topraklarının %83.2’sini işletmektedirler.

Yine ülkemizin tarım işletmelerinin bir diğer özelliği, çok parçalılıktır. Buna göre işletme genişliği arttıkça parça sayısı da artmak­tadır (Talim, 1981; DİE, 1991).

Çizelge 1’den de açıkça görüleceği gibi ülkemizdeki tarımsal işletmeler hem çok parçalı hem de küçüktür. Bu parçalılık ve küçül­me eğilimi de artarak sürmektedir.

Tüm bu verilerden de kolaylıkla anlaşılacağı gibi Türkiye’deki tarım topraklarının parçalanması bir yandan artarak sürmekte diğer yandan küçülme de hızla, artmaktadır (Cin, 1979).

  1. TARIMSAL İŞLETMELERİN ÖZGÜLENME BİÇİMİ

MY, mirasın paylaştırılması bakımından EŞİTLİK İLKESİNİ kabul etmiştir (madde 589). Diğer bir deyişle bütün mirasçıların cinsiyet ve yaş ayinim gözetmeksizin terekedeki mallar üzerinde eşit hakları vardır. Ancak MY m. 598 bu kurala bir ayrıksı durum öngörmüştür (İmre, 1978).

Gerçekten de MY. 597 ve devamı m.’lerinde, düzenlenen tarımsal işletmeler ile ilgili özel hükümler, “mirasın eşit paylaştırılması ilkesine” önemli bir ayrıksı durum oluşturmaktadır. Bu maddelerde ya­pılan düzenleme ile mirasın aynen ve eşit olarak paylaşılması temelinden ayrılarak, tarımsal işletmelerin bir bütün olarak miras­çılardan birine özgülenmesi (tahsis edilmesi) olanağı tanınmıştır.

3.1. Tarımsal İşletmelerin Özgülenmesinin Koşulları

3.1.1. Ön Koşul: Mirasın Paylaştırılması

Tarımsal bir işletmenin özgülenebilmesi için her şeyden önce ortada bir tereke (miras bırakanın malvarlığı) bulunmalı; terekede de bir tarımsal işletme yer almalıdır. Miras olgusunun söz konusu ol­madığı durumlarda, tarımsal miras hukukuyla ilgili kuralların uy­gulanması, dolayısıyla tarımsal işletmenin özgülenmesi olanaklı değildir. Tüm bunlardan başka Özgülenme için tarımsal işletmenin bulunduğu bir terekenin mirasçılarca paylaşılmasının istenmiş ol­ması gerekmektedir. Diğer bir deyişle mirasın paylaşılması işlem­leri sürdüğü sürece Özgülenme istemi ileri sürülebilmektedir. Eğer mirasın paylaştırılması gerçekleşmişse artık; böyle bir isteme olumlu yanıt verilemeyecektir. Kısaca özgülemenin ön koşulu; için­de tarımsal bir işletme bulunan tereke mallarının paylaştırılması sürüyor olmasıdır (Zevkliler, 1970);

3.1.2. Nesnel Koşul (İşletme ile İlgili Koşul)

3.1.2.1. Terekede Tarımsal İşletme Bulunması

Miras bırakanın terekesinde, taşınır ve taşınmaz bir çok mal bulunabilir, Yine bunların arasında işletme niteliğini taşıyan tica­ri, sınai veya tarımsal îşletmelerden; bir veya bir kaçı bulunabilir. İşte bu işletmelerden tarımsal nitelik taşıyanı varsa özgülerime ile l” ilgili kurallar uygulanabilir. Türk hukuk öğretisinde “tarımsal işletme” kavramı çeşitli yazarlarca değişik anlaşılmaktadır. Yargıtay ise 1984 tarihli bir kararında; tarımsal işletmeyi, “toprak, yapı, araç-gereç, hayvan ve sermaye unsurlarından oluşan, tarımsal alanda üretim yapan belirli büyüklüğe sahip ekonomik bütünlük” Dolarak tanımlamıştır. Bu konudaki tartışmalara girmeden, Yargıtay’ın yukarıdaki tanımı bu çalışma boyunca temel alınacaktır.

3.1.2.2. İşletmenin Ekonomik Bir Birlik Durumunda İşletilmesi

Tarımsal işletmenin mirasçılardan birisine tümü ile özgülenebilmesi için “tarımsal işletme ekonomik yönden bir birlik (bütün)” durumunda olmalıdır. Tarımsal işletmenin bir bütün olması, yalnızca ekonomik anlamdadır, Diğer bir deyişle tarımsal işletmeyi oluşturan unsurlar yönünden “bir amaç ve işbirliği bağlı bulunması” yeterlidir. Somut anlamda, dış görünüm yönünden bir birlik içinde bulunması, örneğin toprak öğesinin tek parça durumunda olması gerekmez. İşletmenin bir merkezden, yönetilmesi ve unsurları bir arada bulunmasa bile ekonomik anlamda işlevini yerine getirecek olması durumunda ekonomik bir birlikten söz edilebilir.

(1)   Yargıtay 2. H. D. 4.10.1984 T.E. 5667/7379 K.

Tarımsal işletme; toprak, yapı, araç-gereç, hayvan ve sermaye unsurlarından oluşan, tarımsal alanda üretim yapan, belirli Büyüklüğe sahip ekonomik bir bütünlüktür. Özgüleme için miras bırakanın ölümü anında ekonomik bütünlüğün bulun­ması zorunludur. MY. m. 59’de sözü edilen iktisadi vahdet halinde işletil­mekte olan zirai mallardan amaç, tarımsal değil tarımsal işletmedir. bitişik veya yan yana bulunmaları zorunluluğu yoktur. Buna karşılık İsviçre’deki uygulamaya göre- tarımsal işletmede bulunması zorunlu sayılan binaların hiç olmaması durumunda o işletme eko­nomik yönden bir birlik göstermediğinden özgülenme uygulanmamaktadır. Ülkemizde ise bu tür bir yaklaşımın benimsenmesi du­rumunda tarımsal işletmelerin büyük bir çoğunluğu bu koşula uygun olmadığı için özgüleme iyice zorlaşacağından bu görüşün ka­bul edilmesi bugün için olanaksızdır (2).

Tüm bunlara ek olarak bir tarımsal işletmenin ekonomik bir birliğe sahip sayılabilmesi için tarımsal işletmenin unsurlarının yani toprak, bina, hayvan, araç-gereç ve diğerlerinin ayrı kişiye, yani miras bırakana ait olması
gereklidir (3) (Zevkliler, 1970).

3.1.2.3. İşletmenin Yeterli Büyüklüğe Sahip Olması

Bu koşul İsviçre Medeni Yasasından çeviri yapılırken Türk MY’na alınmamıştır. Oysa bu koşul; tarımsal işletmelerin verimsiz işletilmeleri sonucunu doğuracak derecede parçalanması önlemeye yöneliktir. Özellikle Avrupa Birliğine katılmayı isteyen Türki­ye’nin, Birliğin Tarımsal Yapı Politikasına uyum sağlayacak biçim­de tarımsal işletme varlığına ulaşabilmesi için mutlaka gidermesi gereken bir eksikliktir. Çünkü bu koşul, aynı zamanda tarımsal iş­letmenin paylaştırılması yasağının ekonomik sınırını da çizer. Bu­radaki düzenlemenin amacı; tarımsal işletmelerin elden geldiğince bu büyüklüklerinin sağlanmasıdır (Zevkliler, 1970).

(2).   Y. 6. H. D. 18.10,1966 T. E. 3992/4322 K.

Tahsisi istenilen çiftliğin iktisaden müstakil bir vahdet halinde işletilmesi,
ve heyeti umumiyesindeki mesaiyi idare edecek merkezi tesisat ve tertibatı
mahsusa mevcut olup olmadığı tahkik edilip şayet tahsisi talep mevcut ise
çiftliğin talepte bulunan tahsisi icap eder.

(3)   Y2.HD 01.04.1952T.E. 1139/2022K.

Tahsisi istenilen çiftliğin ekonomik bağımsız bir bütünlük halinde işletilmesi ve tamamını idare edecek merkezi tesisat ve tertibatın bulunup bulunma­dığını incelemek ve tahsisi isteğinde bulunan paydaşın ekonomik ve çalışma durumu bu yerin bütününü işletmeye elverişli ise o zaman çiftliğin tahsisi hakkında karar vermek gerekir.

Tarımsal işletmenin yeterli tarımsal yarlığa sahip olması, kendi olanak ve araçlarıyla işletilen bir tarımsal işletmenin üzerinde çalışan çiftçi ile aile bireylerinin geçimini sağlayabilecek ve çiftçilikle uğraşmak üzere elverişli bir iş alanı sunabilecek nitelikte ol­ması demektir. Yeterli büyüklüğün saptanmasında ölçü olarak; ta­rımsal işletmenin 1)geliri, 2) işgücü, 3) yüzölçümü, 4)İşletmedeki toplam sermaye, 5) İşletmede kullanılan yıllık giderler toplamı esas alınmaktadır (Zevkliler/İ970).

Yukarıda da belirtildiği üzere MY’da bu konuda hiç bir düzenle­me ve açıklık yoktur. İşletmenin yeterli büyüklüğü saptanırken, işletmenin getirdiği gelir; çiftçi ailesinin geçimini sağlamaya, bunun yanında işletme için zorunlu olan araç ve gereçleri satın almaya, işletmenin düzenlenmesine, yatırımlara ve aldığı kredileri zama­nında ödemeye yeterli olmalıdır (Zevkliler, 1970)

Tarımsal işletmenin yeterli büyüklüğü saptanırken, özellikle miras yolu ile işletmenin özgülenmesinin söz konusu olduğu durumlarda gerek tarımsal işletmenin gerekse mirasçıların durumu ve özellikleri, göz önünde bulundurulmalıdır. Tarımsal işletme yö­nünden, işletmenin bulunduğu bölge, topraklarının genişliği ve özellikleri; mirasçılar yönünden ise özgülemeyi isteyen mirasçının aile bireylerinin sayısı ve işletmede çalışabilecek işgücü sayısı göz
önünde tutulmalıdır. Buradan çıkarılacak sonuç; her olayda koşul­
lan ayrı ayrı ele alıp ondan sonra tarımsal işletmenin yeterli ,olup
olmadığına karar verilmesi gerektiğidir. Bu kararı verecek olan ki­şi de, davaya bakan yargıçtır (Berki, 1975).

3.1.3. Öznel Koşul (Mirasçılarla İlgili Koşul)

Tarımsal işletmenin mirasçılardan birine tüm olarak özgülenebilmesi için işletmeyle ilgili koşulların yanında işletme kendisine verilecek mirasçı yönünden de bazı koşulların varlığı gereklidir.

3.1.3.1. Birden Çok Mirasçının Bulunması ve Özgüleme İstemi

Tarımsal işletmenin mirasçılardan birine tüm olarak özgülenebilmesi için ortada birden çok mirasçı bulunması ve bunlardan birinin yada bir kaçının tarımsal işletmenin özgülenmesini isteme­si gerekir.

Miras bırakanın hiç mirasçısı olmaması durumunda genel kural
gereği Devlet mirasçı olur. Eğer tek bir mirasçı varsa hukuken ve
eylemli olarak miras bırakanın tüm malvarlığı bu mirasçısına kalacağından her iki durumda da özgülemenin gereği kendiliğinden ortadan kalkar. Bu yüzden birden çok mirasçının olması ve bunlar­dan bir veya birden çoğunun özgüleme istemesi gerekir. Mirasçılardan birisi istemedikçe yargıç kendiliğinden tarımsal işletmenin özgülenmesine karar veremez (İnan; 1982).

Özgüleme istemi sıkı sıkıya kişiye bağlı bir hak olup, yasal ve­
ya atanmış (mansup) (1) mirasçılarca istenebilir. Sağ kalan eş de altsoy (füru) (2) ile birlikte mirasçı olmuş ise ve yararlanma (inti­fa) (3) hakkını seçmemişse, terekedeki tarımsal işletmenin kendi­sine özgülenmesini isteyebilir, (İmre, 1978) Özgüleme isteminin ne biçimde yapılacağı konusunda MY’de,  herhangi bir açıklık yoktur. Öğretide ise bu istemin biçime bağlı olmadığı yani resmi biçimde, adi yazılı ve hatta sözlü olarak yapılabileceği kabul edilmekle beraber İsviçre’de olduğu gibi dava yoluy­la yapılması daha yerinde olur.

3.1.3.2. Özgüleme İsteyen Mirasçının Ehil Olması

Her şeyden önce özgülenen istemini ileri süren mirasçının, MY anlamında ehil olması yani eylem ehliyeti (4),bulunması gerekir. Sadece genel anlamda ehil olmak yeterli değildir. Özgüleme isteyen mirasçının, tarımsal işletmeyi, işletmeye ehil olması, fizikî, meslekî, aklî ve fikrî yönlerden tarımsal işletmeyi gerektiği biçim­de işletebilecek durumda bulunması demektir (Cin, 1979). Oysa Özgüleme isteminde bulunan mirasçı, tarımsal işletmeyi yasada Öngörülenden değişik bir amaç için istiyorsa reddedilmelidir.

(4)   ATF 95394 JT 1970 283.

İs­viçre Federal Mahkemesi (İFM) tarımsal işletmenin 18 yaşını doldurmuş olması doldurmamış olan bir mirasçıya özgülenebileceğine karar vermiştir (5) İstemde bulunan mirasçının ehil olup olmadığının değerlendir­mesi yargıcındır. Değerlendirme hakkını kullanırken yargıç o olayın özelliklerine göre özgülenmesini isteyen mirasçı ile diğer mirasçıların özelliklerini, tarımsal işletmenin bulunduğu bölgede, aynı özellikleri taşıyan bir tarımsal işletmeyi işletebilmek için geçerli olan ortalama ehliyet ölçüsünü ye özgülenmesi istenen işletmenin özel­liklerini göz önüne almalıdır (6)

Tarımsal işletmeyi işletmeye ehil olmak, tarımsal işletmeyi biz­zat işletmeyi gerektirir mi gerektirmez mi sorusuna da neden olmaktadır. Asıl olan işletmenin özgülerime isteyen mirasçının yönetimi altında ve onun sorumluluğunda işletilecek olmasıdır. İşletmenin kâhya veya müdür eliyle işletilecek olması da olanaklıdır. İşletmeyi bizzat işletmeyen mirasçının ehil olması demek, işletmesinin işletilme yönetimini ve gidişini “gerektiğinde denetleyebilme­si ve aksaklıklarla eksiklerinin ortadan kaldırılmasını sağlayabile­cek ehliyete sahip olması demektir (Zevkliler, 1970). Fakat Yargıtay, ehil olmayı bizzat işletmek olarak anlamaktadır. (Y. 12. HD, 7.1.1949 T.E. 6430/76 K.) (7). Oysa İsviçre Federal Mahkemesi (İFM) ATF 7121JT 1943365,  “Mirasçılardan” biri tarımsal işletmenin kendisine özgülenmesini isteyebilir. İşletmeyi bizzat işletmeyecek olsa bile mirasçı tarımsal işletme 18 yaşını doldurmamış olan mirasçıya özgülendirilebilir. Eğer bu mirasçının eğitimi, yeteneği, kişisel tercihi ve amacı böyle bir işletmenin işletilmesine yönelmişse ve bu işletmeyi idare edebilecek durumda ise bu taktirde tarımsal işletme o kişiye özgülenmelidir. ”

ATF 646 JT1939130

Mirasçılar arasında seçim yapılması gerektiğinde o döneme kadar tarımsal
işletmede yaşamış kendi ve ailesinin geçimini oradan sağlayan mirasçı,
farklı bir yerden ve bağımsız bir biçimde geçimini sağlayan mirasçı karşısında üstün tutulmalıdır.

Yargıtay 12. HD. 7.1.1949 T. E. 6430/76 K.

Tahsis isteğinde bulunan paydaşın işletmeyi işletmeye ehil olması hususu
tayin ve tespit edilirken, işletmeyi bizzat işletecek olması asıl olduğundan
bu şart gerçekleştiği takdirde çiftliğin tahsisi hakkında karar vermek gerekir.

İşletmenin yönetimi bir üçüncü kişiye bırakabilir ve eğer yeterli idareci seçebilecek ve işletmenin muhasebesini kontrol ye idare edebilecek ise tarımsal işletme bu kişiye özgülenebilir, (ATF 92 254 JT 11967584)

(8)    ATF 69 385 JT 1944 356

Tarımsal işletmenin mirasçılardan birisine özgülenmesi durumunda muri­sin oğullarının diğer mirasçılar karşısında öncelik haklan vardır.

3.1.3.3. Birden Çok Özgüleme İstemi Durumunda Seçim

Aynı anda birden, çok mirasçı tarımsal işletmenin kendisine özgülenmesini isterse hangisine özgüleneceğine yargıç karar verecektir (MY m.589/1). Bu kararı verirken yargıç yasanın kendisine gösterdiği ölçülerden yararlanır. Özgüleme1 karan aşağıdaki sıraya göre yapılır: (1) Öncelikle “yasada öngörülen ölçülerin uygulanma­sı gerekir. Bölgesel adetler, Öncelik sırasını ortadan kaldırması için yasada başlıca iki ölçüt öngörülmüştür,(Naim, 1982): Bunlar­dan birincisi; miras bırakanın erkek altsoyunun, kız altsoydan ön­ce gelmesidir (8). Mirasçılardan erkeklerin önceliği ilkesi, yalnızca miras bırakanın altsoyu için söz konusudur. Yani miras bırakanın oğlu ile kızı arasında seçim yapmak gerekince oğlunun ehil olması koşuluyla söz konusu olur. Yoksa kız alt sayı, daha ehil ise bu du­rumda artık işletme ona özgülenin ikinci ölçüt, işletmeyi bizzat işletecek olan mirasçının, öbür mirasçılardan önce gelmesidir. Bu durumda işletmeyi bizzat işletmek demek, işletmede bedenen ça­lışma ve yönetme anlamına gelir. Mirasçı ile birlikte ailesinin de çalışması, bizzat işletme niteliğini ortadan kaldırmaz. Burada asıl olan işletmenin mirasçının yönetimi ve kontrolü altında işletilme­sidir. (2) Eğer yasayla getirilen ölçü yeterli, olmazsa, yargıç bölge­sel adetlere göre karar verir. Ancak ülkemizde bu konuda hiçbir adet bulunmadığını belirtmek yerinde olur. (3) Tarımsal işletme­nin bulunduğu bölgede konuyla ilgili adet yoksa, yargıç özgülenme isteyen mirasçıların “kişisel durum ve Özelliklerini” ayrı ayrı göz önüne alarak karar verir. Bunun için de yargıç, her olayın özelliği­ni ve mirasçıların durumunu ayrı ayrı değerlendirmek durumundadır. Mirasçıların meslekî, ahlakî, toplumsal, ekonomik ve ailevi durum ve özellikleri önceliğin saptanmasında birer ölçüt olabilir. Tarımsal işletmeye daha çok gereksinimi olan veya bütün zaman ve çalışmasını tarımsal işletmeye verecek olan diğer mirasçılar tercih edilir. Genç mirasçılara, yaşlılara nazaran öncelik tanınır. Miras bırakanın 18 yaşını geçmiş bile olsa sağlığında onunla birlikte tarımsal işletmede çalışan mirasçı ya da tarımsal işletmede karısı ve çocuklar ile birlikte çalışacak mirasçı bulunması öncelik nedenidir. Tarımsal işletmenin kendisine özgülenmesi durumunda, diğer mirasçıların paylarını kolaylıkla Ödeyebilecek ve parasal olanakları ile işletmeyi en iyi yönetebilecek olan mirasçıya öncelik tanınır. Yargıç, özgüleme yaparken tüm mirasçılarının çoğunun ne yolda düşündüğünü öğrenmelidir (İmre, 1978)

3.2. Tarımsal İşletmenin Özgülenmesinin Yapılması

3.2.1.Özgüleme Kararı

Yukarıda sayılan koşulların varlığı durumunda tarımsal işlet­me mirasçılardan birine tüm olarak özgülenebilir. Verilen özgüle­me kararı, mirasın paylaştırılması niteliğindedir.

Özgülemeye yetkili organ Türk hukukunda “mahkeme” olmak­la birlikte, yasada bunun hangi mahkeme olduğu açıkça belirtilmemiştir. Yetkili mahkeme, “miras bırakanın son ikametgahı mahkemesidir” (MY. m. 518). Görevli mahkeme konusunda Yargıtay, HUMY m. 561 ve m. 598’e göre “Sulh Hukuk Mahkemesi” görevli olduğuna karar vermiştir (YGHK 18.10.1966 T.E. 3992/4322 K).

3.2.2.       Özgülemenin Yapılma Yöntemi

Özgülemenin yapılmasında kural, terekede bulunan tarımsal işletmenin mirasçılardan birine tüm olarak, parçalanmadan özgülenmesidir. Ancak bu kurala bir takım ayrıksı getirilmiştir: (1) Mi­rasçılardan hiç birisinin özgülenme istememiş olması durumunda yargıç kendiliğinden özgüleme karan veremez. Mirasçılar bu du­rumda kendi aralarında belirli bir paylaştırma yöntemi kararlaştı­rarak; tereke mallarını diledikleri gibi paylaşabilirler. Bunu önle­yecek herhangi bir kural ”Türk hukukunda yoktur. (2) Tarımsal iş­letmenin birden çok işletme niteliğindeki parçalara ayrılması yoluyla bunların istemde bulunan mirasçılara ayrı ayrı Özgülenmesi­dir. Bu ayrıksının uygulanabilmesi için tarımsal işletmeyi işletme­ye ehil birden çok mirasçının, birden çok yeterli büyüklüğe ayrıla­bilecek tarımsal işletmenin bulunması ve bunların parçalanarak özgülenmesinin istenmesi gerekir. (3) İşletmenin birden çok miras­çıya birlikte özgülenmesidir. Bu durumda ortak paydaşlık (müşte­rek mülkiyet) kurallara/geçerli olacaktır. Verilen özgülerde karan, mirasın paylaştırılması niteliğindedir.

4.ÖZGÜLEMENİN HÜKÜM VE SONUÇLARI

4.1. Diğer Mirasçıların Paylarının Ödenmesi

Özgülenme bir paylaştırma işlemi olmasına karşın, özgülenme dışında da bir takım paylaştırma işlemleri vardır. Bu nedenle tarımsal işletme tüm olarak mirasçılardan birine özgülendikten son­ra, mirasın tamamen paylaşılmasına dek, mirasçılar arasındaki ilişkiler sürer. Eğer tarımsal işletme terekedeki tek mal ise veya terekedeki diğer mallar mirasçıların paylarını karşılamıyorsa, bu
durumda tarımsal işletme kendisine özgülenen mirasçı, öbür mirasçılara paylarının eksik kalan kısmını ödemek zorunda kalır. Bu onun için bir borç niteliğinde olup, tarımsal işletmenin, özgülenmesi nedeni ile doğmuştur. Aynı zamanda alacaklı durumda olan mi­rasçının bu hakkı yasal ipotek ile teminat altına alınmıştır. İşlet­menin özgülendiği mirasçının ödeyeceği para “miras payı” niteliği­ni taşımaktadır. Yani yapılan ödeme terekeden çıkan bir malın ta­rımsal işletmenin yerini almakta, böylece tarımsal işletmeden pay almayan diğer mirasçıların genellikle paylarının para biçimin­de verilmesine dönüşmektedir.

4.1.1. Ödeme İçin Özgülenen Mallara Değer Biçilmesi

Ödemede ortaya çıkan en önemli sorun; bu payların ne oranda ödeneceği ve ödenecek miktarın ne biçimde saptanacağıdır. MY. m. 597’e göre özgülenen malların tümüne tek bir değer belirlenecektir. Ancak bunun hangi değer üzerinden olacağı yasada düzenlen­memiştir. Bu durum bugüne dek uygulama yolu ile de çözüme ka­vuşturulmuş değildir

Özgülenme durumunda işletmenin değerinin belirlenmesinde iki türlü değer söz konusu olabilir: Satış veya gelir değeri. Satış de­ğeri, tarımsal işletmenin özgür olarak piyasada satışı ile elde edi­lebilen karşılıktır. Gelir değeri, tarımsal işletmenin giderleri ile amortisman payı çıktıktan sonra, bir yılda getirdiği gelirin belirli
bir faiz haddiyle kapitalizasyonu yoluyla elde edilen değerdir (Zevkliler, 1970).

İşletmenin özgülenmesi halinde bu değerlerden hangisinin te­mel alınacağı konusunda Türk hukukunda bir hüküm yoktur. Yanlar arasında anlaşma sağlanabilirse,’ anlaştıkları değer; anlaşa­mazlarsa – MY’nin emredici hükmü gereği yargıcın ‘bilirkişilere başvurması gerektiğinden,’bilirkişilerce saptanacak değer temel, alınacaktır. Bu nedenle ortaya değerleme sonucu belirlenmiş bir değer çıkacaktır. Böylece her bilirkişiye göre değişen bu değer ke­sin ve tek olmayacaktır. Böyle olunca da, her olayda başka başka değer belirlenmeleriyle karşılaşılacak, ortaya eşitlik ve hakçalık il­kesine aykırı bir durum çıkacaktır. Bu yüzden yasadaki boşluk yargıç tarafından doldurulmalı ve bilirkişiye belli bir değere göre değerleme yapması emri verilmelidir. Bu değerin “gelir değeri” ol­ması işletmenin çıkarına olacaktır. Yasadaki düzenlemenin amacı, işletmenin bütünlüğünü ve varlığını korumak olduğuna göre diğer mirasçıların zarara uğrayacağı ve adaletsizlik doğacağı gerekçesi doğru değildir. Özgülenen mirasçının parasal açıdan büyük yük al­tına sokulması asıl doğru olmayacaktır, işletmenin değeri hesapla­nırken hakçalık (hakkaniyet) ilkesi göz önünde tutulmalı ve işlet­me kendi geliri ile ödeyebileceği bir borç altına sokulmalıdır. Ayrı­ca gelir değeri satış değeri gibi kısa zamanda değişiklik gösterme­diğinden daha nesneldir (Zevkliler, 1970). Gelir değeri yöntemiyle bulunan değer, miras bırakanın terekesinin aktifine eklenir.

Gelir değeri üzerinden hesaplamanın bir takım ayrıksıları var­dır:

(1) Tarımsal işletme ile birlikte bulunan ve ekonomik yönden tarımsal işletmeye bağ olan yan işletmelerin değeri, satış değeri üzerinden hesaplanır.

(2) Özlenen mirasçı daha önceden işletmeyi gelir değerinden fazlaya almaya hâzır olduğunu bildirmesi durumunda, artık özgülemenin gelir değerinden yapılmasını istemesi olanaksızdır

4.1.2. Ödeme Biçimi

Miras bırakanın terekesinde, tarımsal işletme dışında başka mallar da bulunabilir. Bu mallarla, tarımsal işletmenin özgülendiği mirasçı dışındaki mirasçıların payları ödenir. Diğer bir deyişle böyle bir durumda, tarımsal işletme kendisine özgülenen mirasçı­nın payına tarımsal işletme, öbür mirasçıların paylarına da tarımsal işletme dışındaki mallar düşmüş olacaktır. İşletme kendisine özgülenen mirasçının diğer mirasçıların paylarını ödemede güçlük çekmeleri durumunda yasada bir takım önlemler alınmak yoluyla ödeme kolaylıkları getirilmiştir. İleride “mirasçıların korunması” başlığı altında bu önlemler daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

4.2. Özgülenen Mirasçı ile Diğer Mirasçılar Arasındaki İlişkiler

Terekede bulunan tarımsal işletmenin mirasçılardan birine özgülenmesi durumunda kendisine özgüleme yapılan mirasçı ile diğerleri arasında bazı ilişkiler doğar. Bu ilişkilerin başında, tarımsal işletmenin değerinin ve öbür mirasçıların paylarının belirlenerek ödenmesi gelir. Bundan başka tarımsal işletme kendisine özgülenecek olan mirasçı ile öbür mirasçıların bir takım karşılıklı hak ve borçlan vardır.

4.2.1. Özgüleme Yapılacak Mirasçının Hakları

Özgülenen mirasçı, diğer mirasçıların paylarını ödemek zorun­dadır. Diğer mirasçıların paylan, tarımsal işletme üzerinde yasa­dan doğan bir ipotekle güvence altına alınmıştır (MY. m. 601). Pay­lan ödenmez ise diğer mirasçılar yasal ipotek haklarına dayana­rak miras payı alacaklarını tarımsal işletmeyi sattırmak yolu ile almak ve izlemek yoluna gidebilirler. Böyle bir sonuç tarımsal iş­letme açısından çok sakıncalı olduğundan, diğer mirasçıların paylarının ödenemeyeceği durumlarda, işletmenin korunması için, özgülenen mirasçıya, “mirasın paylaşılmasının ertelenmesini isteme hakkı” verilmiştir.

Diğer mirasçılara ödenecek paylarla işletmenin o zamana kadar yüklendiği borçların toplamı, işletmenin gelir değerinin 3/4’ünü aşarsa, özgülenen mirasçı, mirasın paylaşılmasının elverişli bir za­mana ertelenmesini isteyebilir (MY. m. 599/1). Böyle bir durumda mirasçılar arasında paylaştırmaya bir hak tanınmasının nedeni,
işletmenin aşın borçlanmasını önlemek ve diğer mirasçıların paylarını, kolaylıkla ve zarara uğramadan ödeyebilmesini sağlamaktır (Zevkliler, 1970).

Ortaklığa katılan mirasçılar, tarımsal işletmenin tümü üzerinde elbirliği (iştirak) durumunda mülkiyet hakkına sahiptirler. An­cak işletmeyi işleten mirasçının, diğer mirasçıların iznini almadan yapabileceği bir çok işlem vardır, yetkileri çok geniştir. Tarımsal işletmeyi yönetir ve işletir; bunu diğer mirasçıların katılımı olma­dan, onlardan bağımsız kendi basma kullanır, sanki tek başına iye (malik) imiş gibi hareket eder. Ayrıca ortaklığı temsil etme yönün­den de geniş yetkileri bulunmaktadır.

Özgülenen mirasçı yıllık belirli bir kazanç payı dağıtır. Bu ka­zanç payı dağıtımı, miras paylarına mahsup edilmez. Ancak özgüleme yapılan mirasçı, işletmeyi işletmesinden ve yönetmesinden dolayı belirli bir ücret alır.

Mirasın paylaşılmasının ertelenmesiyle kurulan aile malları ortaklığına bütün mirasçılar katılmak zorunda değildir (MY. m. 601).Ortaklığa katılmayan mirasçı ileride ödenmek üzere alacak hakki karşılığı irat senedi alır. Bu durumda miras, bu mirasçılar yönün­den paylaşılmış sayılır. Ayrıca işletmenin gelirinden pay almazlar ancak alacaklarına karşılık belirli bir faiz ödenir.

Aile malları ortaklığı (1) mirasçıların aralarında anlaşmaları, (MY. m. 330/1) veya (2) ortaklığın kaldırılabilmesi için gerekli koşullardan birinin ortaya çıkması durumunda kendiliğinden veya istemle sona erer. Bu sona erme nedenleri: (1) özgüleme yapılan” mirasçının öbür mirasçıların paylarını aşın borç altına girmeden ödeyebilecek duruma gelmesi, (2) özgüleme yapılan mirasçının ortaklığın sona ermesini istemesi, (3) bütün mirasçıların ortaklıktan ayrılmaları, (4) ortaklığın belirli bir süre için kurulmuş ve bu süre­nin dolmuş olması, (5) işletmeyi işleten mirasçının görevini gerek­tiğince yapamaması (6) işletmeyi işleten mirasçının görevini ge­rektiğince yapamaması, (7) işletme özgülenen mirasçının iflası ya’ da payına haciz konulması, (8) ortaklardan birinin haklı nedenler­le ortaklığın sona ermesini istemesidir.

4.2.2. İşletmenin Korunması

Tarımsal işletmenin korunması ve varlığını sürdürebilmesi için işletmenin özgülenmesi dışında başka yasal ve ekonomik önlemler de almak gerekir. Bu önlemler şunlardır:

(1) Tarımsal miras kuralları eksiksiz biçimde uygulanırsa tarımsal işletmelerin korunması ve varlıklarını sürdürmesi sağlanır. Yukarıdan beri anlatıla geldiği gibi tarımsal miras kuralları, tarım­sal işletmenin tüm olarak parçalanmadan mirasçılardan birisine özgülenmesinin yanı sıra, tarımsal işletmenin aşın borçlanması­nın ve yüküm altına girmesinin, tarım topraklarının sahibi ve onun mirasçıları tarafından dilediklerince kullanılarak kötüleşme­sinin önlenmesi, tarımsal işletmelerin bir spekülasyon aracı olarak kullanılmasının önlenmesi ve, bu nedenle satışlarının denetimi, devlet tarafından tarımsal işletmelere bazı yardımlar yapılması, miras bırakanın tarımsal işletme ile ilgili ölüme bağlı tasarrufları­nın kısıtlanması, tarımsal işletmeye elden geldiğince çiftçi olan ki­şilerin sahip olmasının sağlanması gibi önlemlerden oluşur (Zevk­liler, 1970). Bu kurallar hep birbirini tamamlar ve bir bütün oluş­tururlar. Tarımsal işletmenin-özgülenmesi ile ilgili kurallar ancak, bu kurallarla birlikte uygulanırlarsa amaca ulaşabilirler.

(2) Çeşitli nedenlerle verimsiz bir şekilde işletilen, dağınık ve ‘küçük, işletme yapısı yönünden düzensizlik gösteren toprak parça­larının bir araya getirilerek düzenli ve verimli şekilde işletilmek ‘üzere birleştirilmesi olan “toplulaştırma” yapıldığı bölgede işletmeler ve işletmeler arasındaki ilişkilerde düzenlilik sağlayarak; tarımsal işletmenin özgülenmesiyle ilgili kuralların uygulanabil­mesi için gerekli ortamı hazırlar (Aksoy, 1982).

Bu önlemlerin tümü tarımsal işletmelerin korunması ile ilgili olup, eksiksiz olarak uygulandıkları takdirde, tarımsal işletmelerin özgülenmesi ile ilgili kurallar gerektiğince ve eksiksiz olarak uygulanabilir.

4.2.3. Özgülenen Mirasçı Dışındaki Mirasçıların Hakları

(1) Ortaklık paylarının ödenmesini isteme hakkı, (2) İşletmenin iyi bir biçimde işletilmesini istemek hakkı, (3) İşletmenin özgülenmesinden sonra belirli bir süre içinde gelir değerinden yüksek bir değerle satılması halinde aradaki farktan paylarına düşen isteme hakkı, (4) İşletmenin yönetimine katılarak ortaklık mallarından yararlanmayı isteme hakkı.

4.3. Özgülemenin Sonuçları;

Tarımsal işletmenin mirasçılardan sadece birisine özgülenmesi diğer mirasçılar bakımından bir takım ekonomik ve toplumsal sorunlara neden olabilir. Ya da tarımsal işletmenin düzenli ve verimli çalışmasını engelleyen durumlar ortaya çıkabilir. İşte özgülenmenin yapılmasından sonra çözümlenmesi gerekli sorunlara karşı bir takım önlemler alınması da gerekmektedir.

Özgülenen mirasçı dışındaki mirasçıların yoksulluğa düşmesi söz konusu olabileceğinden zarara uğrayan ve güç duruma düşen mirasçılara bakılması ve gözetilmesi gerekir. Bu nafaka bağlanma-sı veya hiç olmazsa kendilerine işletmede ücretli bir iş verilmesi biçiminde olabilir. Özgülenen mirasçı dışındaki mirasçılar işsiz kaldığı için kente göç etmeyi düşünebilirler. Özellikle Türkiye’de gibi ailenin tüm bireylerinin toprakla uğraştığı durumlarda bu sonuç mutlaktır. Önlem olarak tarımsal işletmenin elden geldiğince birden çok mirasçıya birlikte veya parçalanarak özgülenmesi düşünülebilir. Bir diğer önlem de ortaya çıkacak fazla nüfusu  toprak sahibi yapabilmek için toprak reformuna gitmektir, hızla artan tarımsal nüfus karşısında toprağa yeniden istem olacağından bu ancak geçici nitelikte bir önlemdir. Bu nedenle temel çözüm “sanayileşmeden” geçmektedir.

  1. UYGULAMADAKİ DURUM

MY’deki eksik ve yetersiz düzenleme; buna koşut olarak bölgesel örf ve adetlerin olmayışı nedeni ile Türkiye’de tarımsal miras kurallarının uygulanması ye bu konudaki mahkeme ve Yargıtay kararları yok denecek kadar azdır. Böyle olunca da tarımsal miras ile ilgili kurallar, uygulanamayan kurallar niteliğine dönülmüştür. Bu konuda gerek yayınlanmış Yargıtay kararlan gerekse bilim­sel yayınlar alınanlar arasında topu topu beş Yargıtay kararı bu gö­rüşü desteklemektedir.

  1. SONUÇ

Tarımsal miras konusundaki yasal düzenleme bir çok yönden eksik ve yetersizdir. Yukarıda anlatıldığı gibi yine Türkiye’de ta­rımsal miras kurallarının uygulanması ve bu konudaki Yargıtay kararlan yok denecek kadar azdır. Ülkemizde bu konuda oluşmuş bölgesel örf ve adetler de yoktur.

Tarımsal miras hukukunun, özellikle tarımsal işletmelerin özgülenmesi ile ilgili düzenlemelerinin gerektiği gibi uygulanabilme­si için bu konuda “tarımsal miras kurallarının bütünlüğünün sağ­lanması amacı” göz önünde tutulmalıdır (Zevkliler, 1970).Bununla birlikte aşağıdaki yasal düzenlemelerin de yapılması bu kuralların
yaşama geçmesi bakımından zorunludur:

1) Tarımsal işletmelerin, iyeleri veya mirasçıları tarafından dilediklerince satılması ve birer spekülasyon aracı olarak kullanıl­masını önleyici önlemler alınmalıdır.

2) Tarımsal işletmelerin, aşın borç ve yükü altına girmelerini önleyici hükümler getirilmelidir.

3) Miras bırakanın ölüme bağlı işlemleri tarımsal işletmeler bakımından sınırlandırılmalıdır.

4) Özgülenme için MY’de “tarımsal işletmenin yeterli ekonomik varlığı olması koşulu getirilmelidir.

5) Tarımsal işletmenin özgülenmesi mirasçıların istemesi koşula bağlı olmaktan çıkarılmalıdır.

6) Yargıcın özgülemeye,  satmaya yada paylaştırmaya karar vermesi  biçimindeki değerlendirme hakkı kaldırılmalı, sadece özgülenmeye karar verebileceğine ilişkin düzenleme yapılmalıdır.

7) Tarımsal işletmenin değerinin saptanmasında “gelir değeri”
esası getirilmelidir.

8) Tarımsal miras kurallarının tümü emredici nitelik taşımalıdır.

Tüm bu anlatılanlardan anlaşılması gereken şudur ki; Medeni Yasa ile bazı kurumlan düzenlerken yalnızca yasal kurallara bağlı kalmaktan kaçınıp, ekonomik ve sosyal gerçekleri de göz önüne almıştır. Günümüzün gerekleri yasal kurumları, yasa maddelerini katı birer hukuk aracı olarak ele almayı; önlemektedir. Yasa kurallarının günlük yaşantılara ve olaylara uydurulması, ekonomik il­kelerle yasal ilkelerin birlikte ele alınması ve sorunların buna göre çözümlenmesini zorunlu kılmaktadır.

Tarımsal arazilerin parçalanmasının MY’deki mirasta eşitlik ilkesi ile ilgili olmasının yani sıra, parçalanmanın asıl en önemli nedeni ülkemizdeki tarımsal nüfus ile tarımsal topraklar arasındaki dengesizliktir. Nüfus-toprak oranı elverişli duruma gelmedikçe diğer bir deyişle tarımdan gerekli sayıda nüfus çekilmedikçe, yapılacak hiç bir yasal düzenleme, tarım topraklarının parçalanmasını önleyemeyecektir.

KAYNAKLAR

AKSOY, S., 1984, Tarım Hukuku, A.Ü, Ziraat Fakültesi Yayınlan No: 254. Ankara

AYTER, N., 1978, Miras Hukuku, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınlan No: 297.

Ankara

BERKİ, Ş., 1975, Miras Hukuku, A-Ü. Hukuk Fakültesi Yayınlan No: 283. Ankara CİN, H., 1979, Eski ve Yeni Türk Hukukunda Tarım Arazilerinin Miras Yolu

İle intikali, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınlan No: 302. Ankara

DİE, 1927-1998, istatistik Yıllıkları, Başbakanlık Devlet istatistik Enstitüsü

Yayımı, Ankara.

DÜ.REN, A., 1972, Toprak Hukuku Dersleri, A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınları N

N:277. Ankara.

EREN, F., 1979, Tapulama Kanunu ve Toprak Reformu, A.Ü. Hukuk Fakülte

Yayınları No: 307. Ankara.

IMRE, Z., 1978, Türk Miras Hukuku, İ.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınlan No: 55 Ankara.

ÎNAN, A., 1982, Miras Hukuku,’ A.Ü. Hukuk Fakültesi Yayınlan No: 334. Ankara;

TALiM, M., Türkiye’de Tarımın Yapısı ve Bu Yapının iyileştirilmesine ilişkin

Görüşler, Türkiye 2. iktisat Kongresi Tarım Komisyonu Tebliğler 1981.

İzmir.

ZEVKLİLER, A., 1970, Türk Miras Hukukunda Tarımsal işletmelerin Tahsis

A.Ü- Hukuk Fakültesi Yayınları No: 267. Ankara.

TAYŞI, İ., 1981, Türkiye’de Tarımın Yapısı ve Yeniden Düzenlenmesi, Türkiye !

İktisat Kongresi Tarım Komisyonu Tebliğleri. İzmir.

(*)    Dr. M. Çağrı Bağatur, İstanbul Barosuna kayıtlı avukattır.