Facebook

Twitter

Copyright 2018 AloraNet.
Tüm hakları saklıdır.

(212) 219 19 24

Facebook

Twitter

Search

Menu

 

Sosyal Medya Bilgilerinin Hukuka Aykırı Olarak Kullanılması

Sosyal Medya Bilgilerinin Hukuka Aykırı Olarak Kullanılması

Sosyal medya kullanımının karanlık ve riskli tarafı diyebileceğimiz “Sahte Hesaplar”  kavramı, kullanıcılara sosyal medya sanal bir ortam olması bakımından ve “kimseye görünmeyeceğim” rahatlığıyla hareket ederek haksız ve hukuka aykırı fiil ve eylemlere başvurmada geniş bir hareket alanı sunmaktadır. Kullanıcılara daha rahat kendilerini ifade edecek yazılar yazıp, görüntü- video paylaşımları yapabilme imkanının sağlanmasının yanı sıra, başkalarına ait isimleri, fotoğrafları, kısacası kişisel bilgileri hukuka aykırı olarak kullanarak daha rahat hareket edebilmektedirler. Hal böyle olunca da sosyal medya üzerinden işlenen suçların sayısı git gide artmaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu incelendiğinde geniş bir suç listesinin sosyal medya aracılığıyla işlenebileceği sonucu ortaya çıkmaktadır:

1. Haberleşmenin Engellenmesi (TCK m. 124)
2. Haberleşmenin Gizliliğini İhlal (TCK m. 132)
3. Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması (TCK m. 133)
4. Özel Hayatın Gizliliğini İhlal (TCK m. 134)
5. Kişisel Verilerin Kaydedilmesi (TCK Md. 135)
6. Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme (TCK m. 136 ve m. 137)
7. Bilişim Sistemleri Aracılığıyla Dolandırıcılık (TCK m. 158-1/f)
8. Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık (TCK m. 158-1/g)
9. Hayasızca Hareketler (TCK m. 225)
10. Müstehcenlik (TCK m. 226)
11. Ticarî sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (TCK m. 239)
12. Bilişim Sistemine Girme (TCK m. 243)
13. Sistemi Engelleme, Bozma, Erişilmez Kılma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme Suçu (TCK m.244)
14. Banka Veya Kredi Kartının Kötüye Kullanılması Suçu (TCK m.245),
15. Yasak Cihaz veya Program Kullanma Suçu (TCK m.245/a).
16. Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması (TCK m. 258)
17. İftira (TCK m. 267)
18. Başkasına Ait Kimlik veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması (TCK m. 268)

Ceza Hukuku Açısından Değerlendirme

Her ne kadar sosyal medya araçlarının kullanılmasıyla birlikte olayın oluş şekline göre birçok suç açısından değerlendirme yapılabilecekse de  herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan sosyal medya hesabındaki kişisel bilgilerin sahte hesaplar açılarak kullanılması ve haksız menfaat sağlanması şeklinde gerçekleşen olaylarda tek tek bu olayın hangi suçu veya suçları oluşturabileceği değerlendirildiğinde TCK 136. Maddesi gereği Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme suçu ile TCK 158. Maddesi uyarınca bilişim sistemlerini araç olarak kullanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçlarını işledikleri sonucuna ulaşılmıştır.

Özellikle konunun neden Kişisel Verilerin Kaydedilmesi veya Bilişim Sistemine Girme ya da Başkasına Ait Kimlik veya Kimlik Bilgilerinin Kullanılması olarak değerlendirilemeyeceği konusunda ayrıntılı açıklama yapılması ihtiyacı duyulmuştur:

♦ Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu, yasanın açık olarak düzenlediği haliyle kimliği belli veya belirlenebilir bir kişiye ait kişisel veri niteliğinde herhangi bir bilginin hukuka aykırı bir şekilde kaydedilmesi ile meydana gelir.

Hukuka aykırı bir şekilde kaydedilen kişisel verilerin sır olması şart değildir. Kişisel verilerin kaydedilmesi; kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı, herkes tarafından bilinmeyen veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olmayan, kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan tüm verilerin “hukuka aykırı” olarak kaydedilmesidir. Hüküm açık bir şekilde hukuka aykırı kaydetmeyi suç olarak tanımlamış fakat hukuka aykırı kullanımının suç oluşturabilmesi ancak bu kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi, bir başkasına verilmesi ve yayılmasını gerektirir [1].

Yargıtay yerleşik kararlarına baktığımızda Bu suçun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir. Herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmekte ise de, anılan maddenin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, maddenin uygulamasında, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerekir[2].

Kişisel veri sahibinin herkese açık bir şekilde paylaştığı fotoğrafları hukuka aykırı bir şekilde ele geçirilmemiş fakat kişisel veri sahibinin açık rızası ve bilgisi olmaksızın hukuka aykırı bir şekilde kullanılmıştır. Bu kullanım, Türk Ceza Hukukuna hakim “kaç tane fiil varsa o kadar suç vardır” ilkesinin istisnası olarak Bilişim Sistemleri Aracılığıyla Dolandırıcılık (TCK m. 158-1/f) suçunun işlenmesi amacıyla hileli davranış olarak başka bir suçun hareketi olarak nitelendirilecektir.

♦ Bilişim sistemine girme suçu, bir bilişim sisteminde bulunan verilere uzaktan bağlanmak suretiyle veya bizzat elektronik sisteme fiziki yakınlık yoluyla erişmek anlamına gelmektedir. Bilişim sistemine girme suçu, bilişim suçları içerisinde işlenmesi en basit olan suç tipidir. Örneğin, bir kişinin facebook, twitter, instagram, e-mail adreslerine izni olmadığı halde kullanıcının şifresini veya diğer güvenlik önlemlerini devre dışı bırakarak erişmek bilişim sistemine girme suçu olarak cezalandırılır. Hemen belirtelim ki, kullanıcının erişime izin verip vermediği pek çok şekilde anlaşılabilir. Örneğin, Facebook’ta sanal ortamda arkadaşlık bağı kurularak veya kullanıcının belli seçenekleri tercih etmesi yoluyla hangi bilgileri, kime erişime açtığı kendisi tarafından belirlenir. Kullanıcının erişime açmadığı bilgilerine usulsüz bir şekilde elektronik ortamda bazı hileler kullanarak ulaşmaya çalışmak bilişim sistemine girme suçunun işlenmesine neden olur.

Kişilerin sosyal medyada bulundurduğu ve herkesin ulaşımına sunduğu fotoğrafların haksız kullanımında ise bilişim sistemine hukuka aykırı olarak girilerek değil sosyal medya hesabından herkese açık bir şekilde paylaşılması üzerine yetkisiz olarak kullanıldığı göz önüne alınarak bilişim sistemine girme suçunun oluşmadığı sonucuna varılabilir.

♦ Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçu, suç adı itibariyle  “İşlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanan kimse, iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş, madde gerekçesinde bu suçun iftira suçunun özel bir işleniş şekli olduğu ifade edilmiştir.

Kanuni düzenlemeye göre, kişinin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanması yaptırıma bağlanmış, bu suçun iftira suçunun özel bir görünüş şekli olduğu madde gerekçesinde açıkça belirtilmiştir. Buna göre, failin işlediği suç nedeniyle hakkında başlatılan soruşturma veya kovuşturmada, kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, muhakeme sürecini yürüten yetkili makamlara gerçekte var olan bir başkasının kimliğini veya kimlik bilgilerini kendi bilgileriymiş gibi vermesi halinde suç oluşacaktır. Bununla birlikte, suçun oluşabilmesi için, daha önce işlenmiş bir suçun varlığı gerekmektedir. Diğer bir anlatımla fail işlemiş olduğu suç nedeniyle ve suçu işledikten sonra kendi kimliğini gizleme gayreti içine girmeli ve başkasına ait olduğunu bildiği kimlik veya kimlik bilgilerini yetkili mercilere vermelidir.

Sosyal medyada mevcut kimlik bilgilerinin haksız kullanımında ise “işlenilen bir suç” nedeniyle hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılmasını/başlatılmasını engellemek amacıyla değil doğrudan doğruya bu kimlik bilgilerini kullanarak menfaat sağlamak için kullanılması söz konusu olmaktadır. Bu sebeple bu suçun değil nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurlarının karşılandığı söylenebilecektir.

Nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı her olayda olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır [3].

Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu ise dolandırıcılık suçunun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu halin gerçekleştiğinden bahsedilmesi mümkündür.

Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir.

Her ne kadar Yargıtay kararlarında internet siteleri üzerinden gerçekleştirilen dolandırıcılık faaliyetleri konusunda son günlerde tutarlılık kazanan karar, bilişim sistemleri aracılığıyla nitelikli dolandırıcılık suçunun işlendiği şeklindeyse de geçmişte aynı konularda basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu yönündedir [4].

Yetkili Mahkeme

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yetkili Mahkeme” başlıklı 12. Maddesinin birinci fıkrasında, davaya bakmak yetkisinin, suçun işlendiği yer mahkemesine ait olduğu ifade edilmiştir. Suçun işlenmesinden en çok ilgilenen, delillerin bulunması ve kolaylıkla toplanabilmesi yönünden kuşkusuz önemli olan yer, suçun işlendiği yerdir.

Bilişim Sistemleri Aracılığıyla Dolandırıcılık suçları açısından ise suçu tamamlayan unsur “menfaat sağlama” olduğundan sahte sosyal medya hesaplarının hukuka aykırı olarak hileli davranışlarla kullanılıp menfaat sağlanması nedeniyle haksız menfaatin bu menfaat sağlama esnasında temin edilmiş olduğunun kabulü gerekecektir. Bu durumda da suçun bu menfaat nerede sağlanıyorsa ve özellikle yurt dışında bu şekilde bir menfaat sağlanmışsa ceza hukukuna geçerli mülkilik prensibi gereği Türk mahkemelerinin görev ve yetki alanına girmesi konusunda değerlendirme yapılması gerekecektir.

Türkiye’de işlenen suçlar hakkında yabancı veya vatandaş olmasına bakılmaksızın fail Türkiye kanunlarına göre cezalandırılır. Kanunda fiilin kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmesi veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi halinde suçun Türkiye’de işlenmiş sayılacağı kabul edilmiştir (TCK m.8).

Bu durumda sosyal medya bilgilerinin hukuka aykırı kullanılarak menfaat sağlandığı takdirde nitelikli dolandırıcılık suçunun Türkiye kanunlarına göre cezalandırılabilmesi için menfaatin kısmen veya tamamen Türkiye’de gerçekleşmesi gerekecektir.

Yabancı bir ülkede “Türkiye zararına” suç işleyen bir yabancının Türkiye’de yargılanabilmesi için Yargıtay uygulamasına göre şu şartların bir arada bulunması gerekir (TCK m.12/1):

• İşlenen suçun yurt dışında, yani Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik sahası dışında işlenmiş olması,
• Suçun yabancı bir kimse tarafından işlenmiş olması,
• Suçun Türk Kanunlarına göre aşağı sınırının en az bir yıl hapis cezasını gerektirmesi,
• Suçun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına veya özel hukuk tüzel kişisinin zararına işlenmesi
• Failin Türkiye’de bulunması
• Suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması
• Suçtan zarar görenin şikayet etmesi

Suçun yurt dışında yabancı tarafından bir başka “yabancı aleyhine” işlenmesi, yani mağdurun yabancı olması halinde, Türkiye’de soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şu koşulların da bir arada gerçekleşmesi gerekir (TCK m.12/3):

• Suçun alt sınırının üç yıldan az olmayan hapis cezasını gerektirmesi
• Suçun işlendiği Devlet ile Türkiye arasında suçluların geri verilmesi anlaşmasının bulunmaması
• Suçun işlendiği devlet ile Türkiye arasında suçluların geri verilmesi anlaşması olsa bile, geri verilme isteğinin kabul edilmemesi

Tüm bu açıklamalar ışığında varılan özet sonuç şudur:

Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Yayma Suçu açısından aleyhine bu suç işlenen Türk vatandaşı olduğu takdirde Türk yargısının görev ve yetki alanına girecektir

Nitelikli Dolandırıcılık Suçu açısından ise eğer dolandırıcılık Türk Vatandaşına karşı işlenmesi söz konusu ise failin Türkiye’de bulunması gerekirken; yabancı aleyhine işlenmişse suçun işlendiği devlet ile Türkiye arasında suçluların geri verilmesi anlaşmasının bulunmaması, suçun işlendiği devlet ile Türkiye arasında suçluların geri verilmesi anlaşması olsa bile, geri verilme isteğinin kabul edilmemesi gerekecektir. Burada da yine temelde fail Türkiye’de bulunmalıdır.

Alternatif Yöntemler

♦ 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’da kişilik haklarının ihlali sebebiyle içeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi gerekmektedir. Buna göre kişilik haklarının ihlale uğradığını düşünen kişinin iki seçeneği vardır. Bunlar:

1. Öncelikle içerik sağlayıcısına, ulaşamaması halinde ise yer sağlayıcısına başvurabilir ve uyarı yöntemi kapsamında ihlale konu içeriğin yayından kaldırılmasını isteyebilir. Bunun yanında, Facebook, Instagram, Twitter vs. gibi günümüzde aktif olarak kullanılan sosyal platformlarda, gerek kullanıcı hesapları ile ilgili gerekse de içerikle ilgili “şikayet et” butonu yer almaktadır. Adınıza açılan sahte hesabı siz ve sosyal medyadaki arkadaşlarınız “şikayet et” butonu aracılığı ile ilgili hesabı ilgili platformdan kaldırılabilir. Kişilik hakkı ihlal edilen kişinin talebi, içerik ve/veya yer sağlayıcısı tarafından en geç 24 saat içerisinde cevaplandırılmaktadır.

2. İçerik ve yer sağlayıcılarına yapılan başvuruların sonuçsuz kalması halinde kişilik haklarınızın ihlal edildiği gerekçesiyle en yakın Sulh Ceza Hakimliğine başvurarak, 5651 sayılı Kanun uyarınca dilekçenizde belirteceğiniz URL/AlanAdı/IP adresine/adreslerine erişimin engellenmesini talep etmeniz gerekmektedir. Sulh Ceza Hakimliği yapılan başvuruyu en geç 24 saat içinde duruşma yapılmaksızın karara bağlar. Hakimlik, kişilik hakkı ihlalini tespit etmesi halinde, ihlale konu içeriğin URL/Alan Adı/ IP adresine erişimin engellenmesi kararı verir.

♦ Marka tescili yöntemi ile “bir işletmenin ya da bir grup işletmenin mal ve hizmetlerini belirlemeye ve rakiplerinin mal ve hizmetlerinden farklılaştırmaya yarayan isim, terim, işaret, sembol, tasarım ya da tüm bunların bileşimi” olan  marka tescili yaptırılarak marka tescilinin sağladığı isim hakkı korunmasından yararlanılması değerlendirilebilir.

Hukuki olarak isim hakkı kişileri diğerlerinden ayıran ve onları toplumda tanıtan bir işarettir ve dolayısıyla ad üzerindeki hak bir kişilik hakkıdır. Kişilik haklarını ise “kişinin toplum içindeki saygınlığını ve kişiliğini serbestçe geliştirmesini temin eden öğelerin tümü üzerindeki hakları” olarak tanımlamak mümkündür. Bir başkasının adının kullanılması genellikle o kişinin toplumdaki tanınmışlığından faydalanma amacını taşır.

İsim ve soy isim içeren markalar tescil işlemlerine sıklıkla konu olmaktadır. Kişilerin isimlerini koruma altına almak için başvurduğu bu yöntemin Medeni Kanun’da belirtilen kişilik haklarının yanı sıra isim haklarının koruma altına alınması için etkili bir yöntem olduğu söylenebilir.

Tanınmış kişilerin isimlerinden faydalanarak marka oluşturmak kuşkusuz onların iznine bağlıdır. İzinsiz kullanım, onların kişilik haklarına tecavüz oluşturur. Eğer ortada tescil edilmiş bir marka ismi varsa bu durumda yalnızca Türk Medeni Kanunu kapsamında kişilik hakkı koruması değil uluslararası

Paris Sözleşmesi veyahut Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması hükümleri dâhilinde korumadan yararlanma mümkün olabilecektir.

♦ Diğer hızlı ve teknik yöntemler:

• Instagram hesabı ve hesaba bağlı e-mail hesabının şifresi güvenlik bakımından güçlü bir şifre ile değiştirilerek, bu bilgi kimse ile paylaşılmamalıdır. Aynı şifrenin farklı mecralarda kullanılmaması önem arz etmektedir. Ek bir güvenlik önlemi olarak iki faktörlü kimlik doğrulaması özelliği değerlendirilmelidir.
• Üçüncü taraf uygulamalarının hesabınıza erişim izinlerini iptal edilmelidir.
• Instagram’da paylaşılan fotoğrafların size ait olduğunu belirtmek için, fotoğraflar üzerine küçük bir logo/simge vb. yerleştirilmesi değerlendirilmelidir.
• Instagram fotoğraflarınızın çalınması bakımından hızlı dönüş alabileceğiniz imkanlardan biri de Instagram yardım bölümünden şikayette bulunmaktır. Mavi tikli olmanız sayesinde de işlemler hız kazanabilecektir. Bunun için Instagram uygulaması içerisinden veya link üzerinden taklit hesabı şikayet etme seçeneğine tıklayarak ve ilgili bölümleri doldurarak, kimlik bilgilerinizin fotoğrafını Instagram’a göndermeniz gerekmektedir. Her bir form ile sadece bir adet taklit hesap şikayet edilebilmektedir


KAYNAKLAR

[1] “Katılana ait facebook hesabında katılan tarafından yayımlanan fotoğrafların, katılanın başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyeceği özel yaşam alanına ilişkin görüntüler olarak kabul edilemeyeceği; ancak, katılanın kişisel veri niteliğindeki fotoğraflarını, haberin konusuyla fikri bağlantısı bulunmamasına rağmen katılanın rızasına aykırı şekilde yayımlayan sanığa, iddianamede eyleminin tarif edildiği de nazara alınıp, CMK’nın 226. maddesi uyarınca TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasının uygulanması ihtimaline binaen ek savunma hakkı tanındıktan sonra, sanık hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, sanığın sübut bulan eylemi yalnızca TCK’nın 134/2. madde ve fıkrası kapsamında değerlendirilip, özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan yazılı şekilde beraat hükmü kurulması Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 21.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (Y. 12. CD., E. 2018/4902 – 11057 K., T. 21.11.2018)

[2] Y. 18. CD., E. 2016/12443 – 2019/2912 K., T. 13.2.2019 aynı yönde Y. 12. CD., E. 2015/3247 – 16760 K., T. 4.11.2015; Y. 12. CD., E. 2014/4942 – 19492 K., T. 13.10.2014

[3] Y. 15. CD., E. 2013/5133 – 2014/16965 K., T. 22.10.2014

[4] “Sayın çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlığın konusu özetle; com. uzantılı bir internet sitesinde verilen satış ilanını gören mağdurun, ilanı veren sanık ile telefonda veya yüz yüze görüştükten sonra yapılan pazarlık sonucunda bir miktar parayı kaparo olarak sanığa bizzat vermesinden yahut banka hesabına göndermesinden ibaret olayda, eylemin TCK 158/1-f maddesinde düzenlenen bilişim sisteminin araç olarak kullanılması suçunu mu; yoksa aynı maddenin “g” fıkrasında düzenlenen basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanma suçunu mu oluşturduğuna ilişkindir.

Sayın çoğunluk, TCK’nın 158/1-g maddesinde düzenlenen basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik dairemizin istikrarlı uygulamasından ayrılarak eylemin, TCK’nın 158/1-f maddesinde tanımlanan bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir.” (Y. 23. CD., E. 2016/12392 – 10037 K., T. 24.11.2016 aynı yönde 23. CD., E. 2015/10586 – 2016/9857 K., T. 21.11.2016; Y. 23. CD., E. 2015/13076 – 2016/11226 K., T. 28.12.2016; Y. 23. CD., E. 2015/9068 – 2016/8100 K., T. 22.6.2016; Y. 23. CD., E. 2015/20069 – 2016/6170 K., T. 11.5.2016)